Slm arkadaslar bne geldim ama yazmaya gidiom bb.
Telefondan bir milyonuncu kez gelen "aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor lütfen daha sonra tekrar deneyiniz." sesinden sonra sinirle ellerimi saçlarımın arasına geçirdim. Hastaneden çıkalı bir hafta olmuştu fakat Lisa bir kez olsun yanıma gelmemişti. Hatta yanıma gelmemekle kalmayıp bir telefon bile etmemişti. Hem kızgın hem de endişeliydim. Ben kaza yapmadan önce aramızda bir sıkıntı yoktu aksine çok güzel bir gün geçirmiştik. Aramızda bir sorun olduğunu sanmıyorum. Başına bir şey gelmiş olması ihtimali beni delirtiyordu.
"Jackson ben hastanedeyken Lisa hiç yanıma geldi mi?"
"Evet hatta hergün başında ağlıyordu. Bir sıkıntı mı var?"
"Telefonlarımı açmıyor. Yanıma da gelmedi. Bir sıkıntı olup olmadığını henüz bende bilmiyorum."
Kapının çalmasıya ikimizde başımızı o yöne çevirdik. "Geldi seninki." Jackson yavaşça kapıyı araladığında gelen kişiyi görmek için hafifçe eğildim. Gelen Lisaydı. Rahatladığımı belirten bir nefes verdim. En azından iyi olduğunu öğrenmiş oldum. Lisa yavaş ve sakin adımlarla yanıma geldiğinde derin bir nefes aldım ve beklentiyle yüzüne bakmaya başladım. Ne açıklama yapacağını merak ediyordum. Sessizce konuşmaya başladı. "İyi olmana sevindim." İstemsizce gülümsedim. Her ne kadar sinirli olsam bile mahçup çıkan sesi ve gözlerini benden kaçırmaya çalışması tatlı gelmişti gözüme ve ben bu tatlı kıza aşıktım. "Neden gelmedin Lisa? Gelmeyi geç neden telefonlarıma cevap vermedin? Seni ne kadar merak ettim biliyor musu- "Jungkook." Sözümü kesemesiyle şaşırsam da belli etmeden yüzüne bakmaya başladım. "Seninle birşey konuşmam gerekiyor. Çok önemli."
"Ben Maria ile buluşacağım Jungkook. Sonra görüşüz."
Jackson'a kafamı sallayıp tekrar Lisa'ya döndüm.
"Dinliyorum."
Derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.
"Kaza yaptığın gün, o kadar korktum ki ne tepki vereceğimi şaşırdım. O an aklımdan geçen tek şey senin nasıl olduğundu. İyi olman için dualar edip durdum. Senin yaşaman için benim karşılığında bir şey vermem lazımdı. Çok büyük bir şey."
Alayla güldüm. "Öyle mi verdin mi birşey? Vermişsindir sen. Ne verdin karşılığında?"
"Seni."
Duyduğum cümle karşısında gülümsemem dudaklarımda son buldu.
"Beni derken?"
Gözlerinden yavaşça yaşlar süzülmeye başladı.
"Senin hayatın karşılığında senden vazgeçeceğim sözünü verdim."
Duyduklarımla gözlerim şok içinde açıldı.
"Ö-öyle birşey yapmayacaksın değil mi? Bak bak ben iyiyim birşeyin yok benim. Ayrılmayacağız değil mi Lisa?"
Ağzından bir hıçkırık kaçtı. Birkaç saniye sessizce yüzümü inceledi. Ve yavaşça yaklaşıp dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Usulca öptü beni ve dudaklarını dudaklarımdan çekip aklını anlıma yaslayarak konuştu.
"Tanrı sözünü tuttu Jungkook şimdi sıra bende. Eğer verdiğim sözü tutmazsam bu senin canını tehlikeye atar. Ben bunu göze alamam. Ölmeye izin veremem."
"Olmaz, olmaz öyle bir şey. Olamaz. Ayrılmayacağız Lisa. Hayır Hayır hayır.
Kafamı deli gibi sağa sola sallayıp duruyordum. Biz ayrılamazdık.
"Jungkook..." dedi ağlamaklı sesiyle.
"Lütfen zorlaştırma. Bunu yapacağım. Seni koruyacağım."
Ağzımı açmama izin vermeden dudağıma tekrar öpücük kondurup konuştu.
"Görüşürüz aşkım."
&&
1 hafta sonraHayat her zaman istediğimiz gibi gitmiyordu maalesef. Hatta insan en çok neyden korkuyorsa başına geliyordu. Bu kaçınılmaz bir gerçek. Şimdi de tanrı canımdan çok sevdiğim insanı benden bir hiç uğruna alıyordu. Ağlamak, yakınmak bunların hiçbiri fayda etmiyordu. Terk edecektim bu ülkeyi. Taşını toprağını ölümüme sevdiğim bu ülke artık bana acıdan başka birşey vermiyordu. Biriktirdiğim tüm parayı Jackson için yazdığım mektubun arasına koyup yatağın üzerine bıraktım. Jackson büyük bir ihtimalle sessiz sedasız çekip gittiğim için bana bolca küfürler edecek ve belki de bir daha yüzüme bakmayacaktı. Bunları göze alaraktan terk edecektim bu güzel ama acılarıma ev sahipliği yapan ülkeyi. Gitmeden önce son kez kiliseye uğramak için evden erken çıktım. Kiliseye yürürken aynı zamanda etrafıma son kez bakınıyor herşeyi aklıma kazımaya çalışıyordum. Sonunda kiliseye ulaştığımda hızlı bir şekilde içeriye girdim. Ellerimi ceplerime atarak İsa heykelinin tam karşısında durdum. "Bu doğru değil, yanlış. Tamamen yanlış. Seninle benim aramda bir savaş başladı. Benden aşkımı çaldın, ben de onun sana olan inancını çalacağım. Onunla beraber olmazsam yaşayacağıma inanıyor.
Şu andan itibaren hergün ölümle kucaklaşacağım. Görelim bakalım, beni ne kadar hayatta tutabileceksin?"Son sözlerimi ettikten sonra bir daha dönmemek üzere hem güzel hemde kötü anılarıma ev sahipliği yapan bu ülkeyi terk ettim.
Yeni bir bölümü daha bitirdik.
İlerki bölüm şimdiki zamandan. Yani asıl olayarın başladığı yer.
Ben o kısımlar için aşşıırı heyecanlıyım😑
Beklemede kalın daaha güzel bir bölümle comeback yapacağım😌
Şarkıyı açıp klibi izleyin. Fragman gibi düşünebilirsiniz.Vote verip yorum yapmayı unutmayın😡🔪🙂
Ha birde liskook seven arkadaşlarınızı etiketlerseniz sevinirim.
Babaaaaayyys😚🥰😻
ŞİMDİ OKUDUĞUN
jab tak hai jaan, liskook
Fanfic"Ordudayken hergün düşündüm. Tanrı beni neden hayatta tutuyor? Bugün anladım ki bana yaptıkları onu yeterince tatmin etmemiş. Önce beni senden uzaklaştırdı. Git dedi, git onsuz yaşa. Bu yüzden gittim ve o'na karşı galip gelmeyi umarak ölümün kolları...