good days¹⁶

251 34 87
                                    

Gelen araba sesiyle hızlıca toparlanıp üzerimi düzelttim. Jungkook sonunda kontrollü bir şekilde taburcu olmuştu. İkimizi evli sandığı için aynı evde yaşayacaktık. Açıkçası kalbimin sesini dinleyecek olursam mutluydum, fakat beynimin sesi için aynı şeyleri söyleyemeyecektim.

Tanrıya bir söz verdim. Karşılığında Jungkook iyi olacaktı. Sözümden dönmek, ona zarar verir miydi? Büyük ihtimalle evet...

Çalan zil sesiyle, düşünmeyi sonraya erteleyerek mutfağa koyduğum pastanın mumlarını yakarak kapıya ilerledim. Pastayı sol elime alarak sağ elimle kapıyı açtım. Pastayı arkamda saklıyordum. Karşımdaki Jungkook'a gülümseyerek arabadan seslenen Jackson'a döndüm.

"Jungkook sana emanet."

Kafamla onay verdim. Jackson'da arabasını çalıştırıp gitmişti zaten.

Kapının arkasına sakladığım elimi yerinden çıkararak Jungkook'un yüzünün hizasına getirip dilek tuttum.

Onun hep iyi olmasını dilemiştim.

"Mumları üfle Jungoo."

Jungkook gülümseyerek mumları üfledi. Bende gülümsedim.

"Evimize hoşgeldin."

"Hoşbulduk karıcığım."

Yüzümdeki ifadeyi bozmadan içeri geçmesi için kenara çekildim. İçeri girip kapıyı kapattı. Sonra hızlı bir şekilde bana dönüp yanağıma kokulu bir öpücük bıraktı. Gülümsedim, gülümsedi.

Elini tutarak mutfağa sürükledim. Yıllarca acı çekmişti benim yüzümden. En azından beraber olduğumuz zamanlarda yüzünün gülmesi için elimden gelen herşeyi yapmaya hazırdım.

Kafamla masayı göstererek oturmasını işaret ettim. İkilemeden söylediğimi yaptı. Çekmeceden iki tane çatal alarak ona döndüm. Yüzündeki güzel gülümsemesiyle beni izliyordu.

Çatallardan birini eline tıkıştırarak gülümsedim. O yanımdayken gülümsemem yüzümden eksik olmuyordu.

"Yesene."

Kafasını sallayarak pastasıdan yemeye başladı. Pastayı dilmlemeden yerdik hep. Daha keyifli gelirdi. Onunla geçen tüm zamanlarım keyifliydi.

Pastayı yerken hep yüzümü inceleyip durdu.

Aklıma gelen fikirle şeytanice gülümseyerek elimi pastaya atıp küçük bir parça kopardım. Parçayı işe Jungkook'un yüzüne yapıştırdım. Jungkook şok olmuş bir ifadeyle bakıyordu. Büyük bir kahkaha patlattım.

"Görürsün sen şimdi."

Daha ne olduğunu anlayamadan yüzüme yapıştırılan pastayla şok olma sırası bana geçmişti.

Bu sefer kahkaha patlatan oydu.

"Bittin sen Jungkook!"

Pastadan daha bütük bir parçayı suratına yapıştırıp kaçmaya başladım. Aynı zamanda kahkahalar arıyordum.

10 yıldır hiç bu kadar içten güldüğümü hatırlamıyorum.

Jungkook beni kolumdan tutup kendine döndürerek elindeki bütün pastayı yüzüme yapıştırdı. Sonra dudaklarını dudaklarıma değdirip diliyle dudaklarıma yapışan pastayı temizledi. Daha sonra da büyük bir öpücük bıraktı.

Ben ise şoktan hareket edemiyordum.

"Lisa kendine gel."

Panikle gözlerimi kırpıştırıp Jungkook'a baktım. Halime gülüyordu. Gülmekte de haklıydı aslında. Bende gülmeye başladım.

jab tak hai jaan, liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin