"Off." Sooyoung'un yüksek sesli bir şekilde hayıflanmasıyla karşımda duran kokteylinin pipetiyle oynamayı bırakıp ona döndüm. Şu an zamanımızı sadece oturarak geçiriyorduk ve hiç de tahmin etmediğimiz bir şekilde bu mekanda olmaktan oldukça sıkılmıştık.
"Taehyung'un zaten bizimle ilgilendiği yok, diğer masada o züppe arkadaşlarıyla kafayı bulsun. Her neyse, sen de konuşmuyorsun hiç benimle." Böyle ortamları pek sevemiyordum ki. Taehyung, sadece birkaç kere yanımıza gelip bizimle konuşmuştu ama diğer arkadaşları da burada olacağı için beyefendinin bize ayıracak bir vakti bile olmamıştı.
Oturduğumuz yüksek taburelerden kalktım ve kalktığım gibi Sooyoung'un elini tutup onu inmesi için elinden çektim. "Ne yapıyorsun kızım?" Elini elimden çekmişti, o sırada sesli bir nefes verdim.
"Hadi, Taehyung'un yanına gidiyoruz. Olmayacak böyle, bu suratını tüm gece çekemem."
"Olmaz öyle şey, hem o arkadaşlarıyla aynı ortamda bulunmak midemi bulandırır kesin." Taehyung'un okul dışında da epey arkadaşı vardı Sooyoung'un anlattığı kadarıyla ve onun dediğine göre arkadaşları biraz... şımarık ve baba parası yiyen tiplerdendi. Sooyoung, bu durumdan hiç hoşlanmıyordu.
"Nereden biliyorsun? Belki çok iyi insanlar. Çok durmayız hem, benim de canım sıkıldı en azından bir iki insanla sohbet etmiş oluruz." Dediklerim bir yana doğruydu, cidden sıkılmıştım ve gürültülü ses biraz başımı ağrıtmıştı. Canlı müziğin başlamasına az kalmıştı, Sooyoung ondan sonra eve gidebileceğimizi söylemişti zaten.
"Peki peki, gidelim."
Sooyoung'un tekrardan elini tuttum ve onu peşinden süreklemeye başladım, bu sefer beni engellememişti. Taehyung ile aynı ortamda olmak, onunla konuşmak ve yakınlaşmak fikri onu ne kadar mutlu etse de o, onun arkadaşlarından çekindiği belli oluyordu.
Sırtı dönük Taehyung'u bulduğumuzda hızlı adımlarla ilerlemeye başlamıştık, Taehyung'un yanında arkası dönük biri daha vardı ama garip bir şekilde bu bana tanıdık gelmişti. Karşılarında ise iki kız oturuyordu, direkt olarak kaşlarımı çatmıştım, adımlarımız durmuştu ve Sooyoung'a baktığımda yüzündeki gülümsemesi aniden solmuştu. Onu böyle görmek beni de üzmüştü.
Elini güven verircesine daha sıkı tuttum. "Belki de sadece arkadaşlarıdır Sooyoung." Sooyoung omuz silkti, bir şey yapmayacağını anladığımda onu tekrardan sürükledim ve sonunda Taehyung'un oturduğu masanın önüne gelmiştik.
Masadaki bakışlar aniden bize dönerken ortamın yumuşaması için gülümsedim ama masada oturanlara göz gezdirdiğimde aniden gülümsemem soldu çünkü bana bakan bir diğer göz Jungkook'a aitti. Evden çıkmadan önce 'Acaba buraya gelebilir mi?' diye düşündükten sonra onu görmek büyük şanstı ama kötü bir şans.
"Jungkook?" Sesim ben fark etmeden kısık çıkmıştı, bu sırada masadakilerin göz odağı tamamen ben olmuştum artık. Taehyung'un konuşmasıyla bu sona ermişti.
"Chaeyoung?" Jungkook'un kaşları yukarıya doğru kalkmıştı, şaşırdığı belli oluyordu. Benim de ondan farkım yoktu.
"Bir dakika Jungkook mu? Yoksa ikiniz tanışıyor musunuz?" Taehyung'un gözleri Jungkook ile benim aramda gidip gelirken boğazımı temizledim, hesap vermek zorunda kalmıştım şimdi.
"Hayır, sadece komşum o benim. Yani, pek yakın değiliz demek istedim." Jungkook, benim bu söylediklerimden sonra bana 'öyle mi' dercesine bakmıştı. Açıkçası Taehyung'a burada durup ona aramızdaki tüm ilişkiyi anlatacak değildim.
"Aynen aynen." Dedi Jungkook. Bana ithafen mi söylemişti bunu anlamadım.
"Otursanıza kızlar." Jungkook'un karşısında oturan, hayatımda daha önce hiç görmediğim ve sarı kaküllü uzun saçları olan kız konuştuğunda, göz ucuyla Sooyoung'un göz devirdiğini gördüm. Ben de kendimi göz devirmemek için zor tutmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lumiére, Rosékook
FanficPark Chaeyoung, üst komşusundan gelen seslerden nefret ediyordu...