Dediklerimi cevapsız bırakmış ve işte o an, kendi dudaklarını benim dudaklarımla buluşturmuştu. Yanaklarımın üzerinden duran elleri yanağımı okşamaya devam ediyordu. Yaşadığım şok ve heyecan herhangi bir yerimi kıpırdatmama izin dahi vermiyordu. Yaşadıklarımın bir rüya olmaması ve birazdan uyanmamam tek dileğimdi. Kendimi tam anlamıyla anın büyüsüne bıraktım. dudaklarının dudaklarımı değmesi düşüncesi ve hissi beni çılgına çeviriyordu.
Ne kadar süre dudaklarım tepkisiz kaldı bilmiyorum ama onun dudakları inatla benim dudaklarımın üzerini kaplıyordu ve benden bir karşılık bekliyor gibiydi. Çok geç olmadan dudaklarımı hareket ettirerek ben de ona karşılık vermeye başladım. Yıllardır bu anı bekliyor gibiydik ikimiz de. Ellerim havada kalmış nereye koysam bilemiyordum demiştim ya, uzuvlarım tek tek uyuşmuştu.
Benim onun öpüşüne karşılık vermemle öpüşmemiz daha tutkulu bir hale gelmişti. Ona olan hislerimi şu an anlamıştım, Jungkook'a karşı başta çok sinirli ve önyargılı olsam da zamanla gelişen olaylarla birlikte kendimi ona kaptırmış halde buldum. Olduğum bu durumdan pişman mıydım, hayır.
Daha ne kadar böyle durduk bilmiyorum ama ilk dudaklarını ayıran Jungkook olmuştu, ayrıldıktan sonra alınlarımızı birleşmişti. İkimiz de uzun soluklu olan öpüşmemiz sayesinde nefes nefese kalmıştık. Bundan sonra ne olacağını asla kafamda kestiremiyordum.
Kısık çıkan sesiyle konuşan ilk o olmuştu, ben hala kafamda ne diyeceğimi kuramıyordum. "Hayır biz arkadaş değiliz Chaeyoung, ben sana karşı bir şey hissettiğimden beri değiliz." Dilim tutulmuştu, iki üç ay öncesine kadar adını duymam bile ondan nefret etmemi sağlarken şimdi söylediği bir iki cümle bile karnımdan bir şeylerin hareket etmesini sağlıyordu.
"Jungkook..." bir süre düşündükten sonra cümleme devam ettim. "Benim de hislerim sana karşı boş değil ama sana güvenebilir miyim?" Sonunda mantıklı düşünebildiğimde aklıma ilk bu soru gelmişti. Jungkook'un geçmişi pek temiz değildi ve belki de benimle sadece eğlenmek istiyordu ya da geçici bir hevesti. Kafamda şimdiden bir sürü soru işareti oluşmuştu.
Yanaklarımda olan ellerinden birini ince belime yerleştirerek beni kendine daha da çok çekti ve bu nefesimin kesilmesine neden olmuştu. İkimiz de birbirimize yapışık durumdaydık,ondan ayrılmam daha da zordu şimdi. Kalbimin atış sesi bir metre öteden duyuluyor olmalıydı. Ne yapıyordu bu adam?
"Biliyorum ama bana biraz zaman ver ve senin güvenini kazanabileceğime dair sana karşı yemin ederim." Başımı kaldırdım şimdi yüzüne bakabiliyordum o da başını kaldırmış, tam da yüzümün içine bakıyordu. Gözlerine baktığımda büyük bir parıltıyla parladığını görmüştüm.
"B-ben bilmiyorum." Ona karşı bir şans verse miydim yoksa yol yakınkan vazgeçsem emin olamıyordum. Her şey Jungkook'a bağlıydı.
"Aklında şüpheler var seni çok iyi anlıyorum, ben seni bekliyor olacağım. Ben daha önce hiç birine karşı böyle duygusal şeyler hissetmemiştim. Bunu sana tüm gerçekliğimle söylüyorum." Tam ağzımı açıp bir şeyler söyleyecekken telefonumun çalmasıyla hepsi yarım kalmıştı. Bir anın nasıl için edilebilirse o kadar edilmişti, telefonu alıp fırlatasım gelmişti ama ısrarla çalmaya devam edince elime alıp kimin aradığına baktım. Mükemmel. Annem arıyordu uzun süre gelmeyince merak etmiş olmalıydılar.
Jungkook merakla beni beklerken dudaklarımı büzmüştüm. "Açmam lazım." Açma tuşuna bastıktan sonra telefonu kulağıma götürdüm. "Kızım, nerede kaldın sen anahtarını kaybetmemişsin anahtarın da burada. Çabuk eve gel hemen bak Sehun bekliyor." İçimden dediklerine göz devirme isteği gelmişti, yalanımı annem anlamıştı. Şu anlık bu pek umurumda değildi çünkü tek düşündüğüm ve odaklandığım kişi Jungkook'tu.
![](https://img.wattpad.com/cover/258158918-288-k313943.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lumiére, Rosékook
Fiksi PenggemarPark Chaeyoung, üst komşusundan gelen seslerden nefret ediyordu...