KISIM 8

3.8K 341 91
                                    


Nirvanadaki o can sıkıcı gecenin ardından iki gün geçmiş ve hafta sonu bitip çok sevgili pazartesi gelmişti. Bütün hafta sonum bu odada kahve sigara ve film üçlüsüyle geçmişti. Bu şehirde tanıdığım insan sayısı azdı, arkadaşım diyebileceğim iki kişi vardı biri Cenk biri de Selin. Cenk maalesef Erşan'ın yakın arkadaşıydı ve bu öyle ya da böyle aramızda bir mesafe oluşuyordu. Annemin ölümünden sonra buraya gelmek benim için mutlak sondu. On yedi yaşıma kadar annem ve ben hayatın tüm yükünü beraber göğüslemiştik. Bizim birbirimize olan sevgi ve inancımız tüm zorluklara karşı dimdik ayakta kalmamıza yetmişti. Şimdi ise ben bu hayatta sevgisiz ve tek başıma öylece savrulup gidiyordum. 

Peyker Hanım benden nefret ediyordu çünkü kızı benim babam için onu, ailesini, dostlarını ve tüm bu şehri ardında bırakıp gitmişti. Bu hikayenin bildiğim kısmıydı, bilmediğim kısmı ise o meşhur kitapta saklıydı. Öğrenmek için burada Peyker Hanım'ın yanında, nefretinin odağındaydım. Erşan benden anlamsız bir şekilde nefret ediyordu. Bu nefretin nedeninin bende bir karşılığı ne yazık ki yoktu ve olması için de bir nedenim yoktu. Ben sevilmemeye artık alışmıştım ama nefret edilmek kolay sindirebileceğim bir şey değildi. 

Ben düşüncelerle sarmalanmış, yatağımda keyifsizce kıpırdanırken alarmım bir kere daha çalıp beni güne davet etmişti. Bu gün ki planlarım arasında okula gitmek yer almıyordu çünkü daha önemli bir işim vardı. Pusulamın –bence- yazarı olan Meyra Hanım'a ufak bir ziyaretim olacaktı. Peyker Hanım'a bunu açıklayamayacağım için kısa bir duştan sonra okul kıyafetlerimi giyip kahvaltıya indim. Peyker Hanım ihtişamlı yemek masasının başında elinde gazetesiyle oturuyordu. Ne muhteşem bir sabah ama diye geçirdim içimden.

''Günaydın Peyker Hanım''

''Günaydın.''

Peyker Hanımın bana laf sokmadığı nadir bir diyalogdan sonra kahvaltıda yerimi aldım. Ben etraftan bağımsız kahvaltımı yaparken Peyker Hanımın konuşmaya başlamasıyla irkildim.

''Geçen gün Cihagir'e gitmişsin.'' Başımı tabaktan kaldırıp şaşkın gözlerle Peyker Hanıma baktım.

''E evet gittim.''

''Sebep?'' Mantıklı bir açıklamam yoktu. Birkaç saniye boş boş bakıp aklıma gelen ilk şeyi söyledim.

''Okuldan arda kalan zamanlarımda çalışmak istiyorum. Size yük olmak istemem. O yüzden gittim Cihangir Bey'e belki benim için uygun bir iş bulabilir diye düşünmüştüm.'' Peyker Hanım şüpheyle kıstığı gözleriyle yüzüme kitlendi.

''Cihangir bana böyle bir şeyden bahsetmedi.'' Bahsetmez tabi. Ne diyeceğimi bilemediğimden kuyruğumu sıkıştırıp Peyker Hanım'ın hoşuna gideceğini düşündüğüm şeyleri zırvalamaya başladım.

''Sizden izin almadan böyle bir şey yapmamam gerektiğini düşündüm sonradan. O yüzden hiç konuyu açmadım.'' Peyker Hanım ilk defa onaylar bir ifadeyle bakmıştı yüzüme. Birkaç dakikalık sessizliğin ardından Peyker Hanım masada duran kahve fincanını eline alıp masadan kalktı.

''Bir daha bu iş konusunu açmanı istemiyorum. Bu çatı altında yaşayacaksan ilk önceliğin okul olacak.'' Başımı onaylar bir şekilde aşağı yukarı sallayıp ben de masadan kaktım. Beni okula bırakan şoföre yürüyerek gitmek istediğimi söyleyip evden biraz uzaklaştım ve Meyra Hanım'ın yayın evine gitmek üzere telefonuma konumu yazıp onun eşliğinde yola koyuldum.

Meyra Hanım'ın yayın evi şehir merkezinde, çokta büyük olmayan bir binadaydı. Binanın bir katı sadece onlara aitti. Asansörle bulundukları kata çıkıp danışmadaki kıza Meyra Hanım'la görüşmek istediğimi söyledim. Kız Meyra Hanım'a telefon açıp adımı söyler söylemez Meyra Hanım odasından dışarı fırlamıştı.

KALENDERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin