KISIM 40

1.6K 77 59
                                    

Cenk'in sızlanmalarıyla geçen bir saatin sonunda ofisin kapısı açılmış ve benim bakmalara doyamadığım bir çift mavi göz kapıda belirmişti. Yüzünde bariz bir yorgunluk olsada sinirli gözükmüyordu. Beklemediğim kadar sakin ve durgundu. Gözleri beni bulduğunda ifadesinde tatlı bir yumuşama peyda oldu ve içeriye doğru adımladı. Onun hemen arkasından ise Asrın yere eğdiği başı ve kızarmış gözleriyle içeri girdi. Asrın'ın çok güler yüzlü, sıcakkanlı biri olduğu filan yoktu ama bu kadar suratsız, yıkık bir hali de hiç olmamıştı. Ne olmuştu da sinir küpü gibi çıktıkları bu odaya bambaşka bir halde gelmişlerdi?

Cenk'te, Asrın'daki bu garip durumu fark ettiğinden olsa gerek az önceki sızlanmalarının, nazlı hallerinin aksine yattığı yerde doğrulup içeriye yeni giren iki adama döndü.

"Umarım saçma sapan mevzular için birbirinize girmemişsinizdir."

Erşan, Cenk'in laflarına olumsuzca kafa sallayıp yanıma adımlamaya başladığında Asrın'da kendini tekli koltuğa bırakıp kafasını arkaya yasladı. Derin bir nefes verip gözlerini bana diktiğinde Erşan yanıma ulaştı ve belimi sıkıca kavrayıp Asrın'a döndü. Tek kaşını sorgular gibi kaldırıp "Hadi." Dedi.

Asrın yılgın bakışlarını üzerimizde gezdirip Erşan'ın beni kavradığı elinde durdu. Acı bir tebessüm yüzüne mıhlandığı an dudakları araladı.

"Tarihin tekerrürü konusunda pekte haksız sayılmazmışım Cenk. Tabi ben Ferda'ya olan öfkemden bunları söylerken burnumun dibindeki oyuncudan bir habermişim."

Benim için, söyledikleri ne kadar anlamsızsa Cenk için bir o kadar anlamlıydı. Bunu, acısını yok sayıp hızla ayaklanmasından net bir şekilde anlayabiliyordum. Doğrulduğu yerde elini şaşkınlıkla ağzına götürüp "Nasıl?" Diye fısıldadı. Merakım git gide artıyor, Asrın'ın ağzından çıkacak sözleri iple çekiyordum.

"Selin... Koray'la konuşuyormuş. Hani o Peak'e gittikleri, senin Selin'i aldığın akşam vardı ya. İşte o zamandan beri."

Şaşkınlığımı gizleyemiyordum. Benim kitap konusu hariç her şeyimi paylaştığım Selin benden bunu nasıl saklamıştı? Sözde aşkından ölüp bittiği Asrın'a bunu nasıl yapabilmişti? Ben kendi kavgamı verirken meğer neler olmuşta ruhum bile duymamış. Bu bana Selin'in ilk yalanı, ilk yanlışı değildi ama son olacaktı. Bunu kendim için yapmasam Asrın için yapacaktım.

Oda sessizliğin ağırlığında yalpalarken Asrın ağır hareketlerle ayaklanıp bana döndü. İfadesi hayal kırıklığı doluydu. Okuyabiliyordum. Aramızdaki bir kaç adımlık mesafeyi kapatıp karşıma dikildiğinde söyleyeceklerine duyduğum merakla gözlerimi gözlerine diktim. Beni mi suçlayacaktı acaba?

"Hiç bir şeyden haberin olmadığını biliyorum. Erşan fark etmese hiç birimiz anlamazdık. Kız masumu oynamanın kitabını yazmış. Sana söylediklerim için de özür dilerim. Cenk benim kardeşim onu böyle görmek canımı yakmıştı."

Samimiyeti tüm benliğime işlerken gözlerine baktım. Ne kadar üzüldüğünü, kırıldığı görebiliyordum. Selin'e hissettiği şeylerin bu kadar yoğun olduğunu fark edememiştim. İçten içe kendime o kadar çok kızıyordum ki... Ben, Selin'i o kadar içlerine sokmasam belki de hiç biri yaşanmayacaktı. Bu güne kadar duvar gibi görmeye alışık olduğum Asrın'ı bu halde görmeyecektim. İçim kendime olduğu kadar Selin'e de öfke doluydu. Şimdi karşımda olsalar ve Farah'ı mı yoksa Selin'i mi dövmek istersin deseler kuşkusuz Selin'i seçerdim. O an farkına varmıştım ki bu insanlar; Asrın, Cenk, Erşan benim ailem gibiydi. Birbirine yanlışlar yapan, kıran, yıpratan ama yara sarmaya gelince en önde koşan ailem. Dolmaya pek meyilli gözlerim yaşlarına kavuştuğunda içimdeki dürtüye engel olamayıp Erşan'ın beni saran kollarından bir çırpıda kurtuldum ve hızla Asrın'a doğru atıldım. Kollarımı ona sarıp sarıldığımda bir kaç saniye afallamış sonrasında ise tedirgin ellerini sırtıma koymuştu.

KALENDERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin