Kabusların kucağında geçirdiğim gecenin ardından güne kavuşmuştum. Tüm geceyi rüyalarımda birilerinden, bir şeyden kaçarak ve tam yakalanmışken uyanarak geçirmiştim. Dün ki kadar gergin değildim ama rahatta sayılmazdım. Okul için hazırlanıp kahvaltıya salona indim. Peyker Hanımın yüzünde her zaman ki çatık kaşlı ifadesi asılıydı.
Sessiz bir kahvaltının ardından okula gitmek için evden çıkıp beni bekleyen arabaya bindim. Yol boyunca kendime bu günün sorunsuz biteceğini telkin etmiştim. Tüm umutlarım bu yöndeydi. Okula geldiğimde etrafa bir göz atıp benim için sorun teşkil edecek bir şey olmadığından emin olunca arabadan inip sınıfa geçtim.
Sırama, Selin'in yanına geçerken kolumdan tutan Farah günün ilk olayının habercisi olmuştu. Bıkkınlıkla baktım suratına. Okula ilk geldiğimde beni karşılayan kızla bu kız aynı kişi olamaz diye geçirdim içimden. Ben düşüncelerle Farah'ı izlerken o kolumdan çekmeye başlamıştı. Ne olacaksa olsun düşüncesiyle ona zorluk çıkarmadan beni çekiştirmesine izin verdim.
Sınıfımızın olduğu kattaki malzeme deposuna girdiğimizde Farah kendinden beklenmeyecek bir güçle kolumdan ittirip sırtımın raflarla buluşmasına neden oldu. Acıyla ağzımdan bir küfür savurup doğruldum. Farah burnundan soluyordu.
''Bana bak kızım, sana Erşan'dan uzak durmanı ilk ve son kez söylüyorum. Buraya gelip benim olacak olanı elimden alamazsın.'' Büyük bir kahkaha savurdum. Dün gece Erşan'la Nirvanaya gitmem herkese sorun olmuştu. En çokta tüm bunların merkezinde olan bana.
''Benim Erşan'la bir olayım yok salak salak konuşma. Çekil önümden.'' Kapıdan çıkmak üzereyken kolumu tuttu. Bu hareketiyle artık sinirlenmeye başlamıştım. Farah'la bir sorunum yoktu ama olması artık an meselesiydi.
''O yüzden mi öptü seni boynundan. Gördüm fotoğraf neyi inkar ediyorsun?''
Bağırması ve sıkmaya devam ettiği kolumdaki acı bardağın taşmasına neden oldu. Boşta kalan elimle boğazını tutup kapının yanındaki duvara hızla dayadım. Öfkesi gözlerinden okunan Farah acıyla inledi.
''Bir daha benimle bu şekilde konuşursan seni mahvederim. Erşan'da al senin olsun. Hepiniz benden uzak durun.'' Ben hırsla konuşurken aniden açılan kapıyla Farah'ın boğazındaki elim gevşedi. Gelen Asrın'dı. Asrın üzerimize doğru gelip elimi hızla Farah'tan çekip aşağı indirdi. Beni koluyla arkasına çekip Farah'ı süzdü. Farah birkaç kere öksürüp nefesini düzeltmeye çalıştı.
''Farah aptal mısın kızım sen? Ne istiyorsun lan kızdan.'' Farah öfkeyle Asrına bakıyordu.
''Üzerine düşmeyen konulara müdahil olmaya bayılırsın Asrın.'' Asrın güldü.
''Yanlış. Ben gerçekten masum olan bir kızı eski dostumun gazabından koruyorum. Yalnız gördüm ki Ferda sana haddini bildirmiş boynunda da izini bırakmış'' O anda fark ettim ki Farah'ın boğazında tırnaklarımın izi belirgin bir şekilde gözüküyordu. Bu içimde küçük bir pişmanlığın belirmesine neden oldu. Asrın'ın omzuna dokunup dikkatini çektiğimde fısıldadım.
''Gidebilir miyiz?'' Asrın anlayışla başını sallayıp benimle odadan çıktığında koridorda toplanan kalabalık şaşkınlıkla bizi izliyordu. Hızla sınıfa doğru ilerlerken insanlarla göz teması kurmaktan kaçınıyordum. Asrın da benimle beraber yürürken ona döndüm.
''Orada olduğumuzu nereden biliyordun?'' Elindeki telefondan kafasını kaldıran Asrın bir şeyler düşünüyormuş gibi baktı yüzüme.
''Selin söyledi.'' Tabi ki Selin söylemişti. Eğer söylemeseydi o odada neler olurdu bir Allah biliyordu. Minnetle Asrın'ın koluna dokundum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALENDER
ChickLitMasum olmak için çok geç , gerçekler için çok erken. Baş parmağını alt dudağımda sürüyerek çeneme kadar indirdiğinde sadece yutkunabilmiştim. Bu adam benim sonum olacaktı... Parmakları az önceki narin dokunuşlarının aksine çenemde sertleştiğinde a...