Elinde ki telefonu cebine hızlı hızlı sıkıştırıp kitabı aldı eline. Sigarasından bir nefes alıp izmariti verandanın dışına doğru fırlatıp dumanı yavaşça üfledi.
''Nerden buldun bunu sen?'' Tek kaşını kaldırıp kitaptan gözlerini ayırmadan sormuştu sorusunu.
''Annemin.'' Kafasını anladığını belli etmek ister gibi salladı. Kahvesine uzanıp bir yudum aldı.
''Sağ ol küçük kız.'' Neyden bahsettiğini anlamak ister gibi yüzüne baktığımda kahveden bir yudum daha aldığını gördüm.
''Afiyet olsun.'' Sessizce bir sigara daha yaktı ve aynı benim yaptığım gibi ormanda ki sessizliğe odaklandı. Yanımda olan Erşan ve tanıdığım Erşan çok farklı kişilerdi. Kitabı kucağına koyduğumdan beri uslu bir çocuk gibi oturuyor, durgun ve kırgın bakışlarını kapkara ormandan ayırmıyordu.
Konuşmamız gerektiğinin farkında mıydı bilmiyordum. Esen rüzgar alıştığım kokusunu burnuma sürüklerken sessizliği bozmaya karar verdim.
''Erşan, konuşmayacak mıyız?'' Gözlerini karanlık ormandan gözlerime çevirdiğinde hafif bir öfke bakışlarına yuva yapmaya başlamıştı.
''Ne konuşacağız?'' Konuşmak için can atmadığı belliydi ama konuşmazsak da her şey yarım yamalak kalacaktı.
''Bu kitap benim için çok önemli Erşan. Benim bu kitabın ne kadarı gerçek ne kadarı kurgu öğrenmem gerek.'' Küçümser bir ifadeyle yüzüme baktığında aklından geçen şeylerin merakıyla ona dikkat kesildim.
''Ölmeden sorsaydın keşke annene.'' Acımasız sözleri kalbimin kasılmasına neden olmuştu. Gözlerimin yanmasıyla dişlerimi sıktım. Erşan için ağlamam, sızlamam hiçbir şey ifade etmezdi. Sesimi normal bir tonda tutmaya çalışarak konuştum.
''Sordum, cevapları vermeye ömrü yetmedi. Ben de yazarını bulmaya geldim.'' Erşan'ın küçümseme dolu ifadesi yüzünde solarken yerini şaşkınlığa bırakmıştı. Elindeki fincanı yanında ki masaya bırakıp tüm dikkatini bana verdi. Söylediğim hangi sözün üzerinde böyle bir etki yarattığını merak ediyordum.
''Neden bahsediyorsun sen?'' Sesi kuşku doluydu.
''Yazarı bulmaya geldim dedim.'' Erşan sol eliyle yeni çıkmaya yüz tutmuş sakallarını şöyle bir sıvazladı.
''Yavrum sen neyden bahsediyorsun? Bu kitabın yazarı annen değil mi? Kafamı buluyorsun sen benimle?'' Erşan'ın sesi sonlara doğru fısıldar gibi çıkmıştı. Sorduğu soruyla gözlerim kocaman açıldı ve hayretle bir kahkaha attım.
''Asıl sen neyden bahsediyorsun Erşan. Kitabı annem filan yazmadı.'' Erşan duyduğu şeyle birden oturduğumuz salıncaktan kalktı. Salıncaktan öyle hızla fırlamıştı ki yanındaki masaya çarpmış ve üzerindeki her şeyin büyük bir gürültüyle düşüp kırılmasına neden olmuştu.
Olan hiçbir şeyi umursamıyordu, ayağının hemen yanındaki camlar umurunda bile değildi. Ellerini saçlarının arasında kafasında ki düşünceleri durdurmak ister gibi dolaştırıyordu. Sanki düşüncelerle arasına girsem zarar gören ben olacaktım.
Salıncaktan dikkatle kalkıp yere eğildim ve eğer hareket ederse Erşan'ın ayağına gömülecek olan kırık camları bir bir toplamaya başladım. Elimi kesmemeye dikkat ederek tek tek avcuma bırakıyordum camları. Dikkatimi öyle bir vermiştim ki Erşan'ın ''Ne yapıyorsun sen?'' demesiyle sıçramam ve keskin camın avcumu büyük bir çizikle süslemesi bir olmuştu.
''Ahh!'' keskin camın elimde açtığı çizik saniyeler içinde elimin kırmızı kanla boyanmasına neden oldu. Erşan buruşturduğu yüzüyle yanıma eğilip elimi avuçlarının içine aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALENDER
ChickLitMasum olmak için çok geç , gerçekler için çok erken. Baş parmağını alt dudağımda sürüyerek çeneme kadar indirdiğinde sadece yutkunabilmiştim. Bu adam benim sonum olacaktı... Parmakları az önceki narin dokunuşlarının aksine çenemde sertleştiğinde a...