"Changbin Bey! Kargo geldi, Chan Bey'inmiş." Changbin ellerini ceplerinden çıkarıp kadının yanına gitmiş, kargocunun uzattığı kağıda bakmıştı. "Tamam, ben ilgilenirim."
"Karşıdan ödrmeli gönderildi." Changbin göz devirirken cebinden cüzdanını çıkarıp kartını okutmuş, kağıdı imzalayarak kutuyu almıştı. "İyi günler efendim."
"Size de." Changbin kucağında kutuyla üst kata çıkmış, Jisung'a göz kırpıp Chan'ın odasına girerek kutuyu bırakıp üzerini okumuştu. "Avustralya'dan ne istedin acaba Chan?"
"O kutu ne?" jisung içeri girip kutuya bakarken Changbin dudak büzdü. "Bilmşyorum, Jeongin göndermiş herhalde." Jisung kutuyu alıp hafifçe salladıktan sonra kaşlarını çattı. "Bu ne be?"
"Ne bileyim oğlum ya?" Açılan kapıyla ikisi de oraya döndüğünde Chan kaşlarını kaldırdı. "Günaydın?"
"Günaydın. Kargon gelmiş, yüz elli dolarımı kaptırdım bu şeye." Chan gülerek rlini cebine attığında Chan masaya yaslanıp göz devirdi. "Saçmalama."
"Ne boş yapıyorsun o zaman oğlum?" Chan cebindeki araba anahtarıyla kutuyu açıp içindekilerden ikişer tane arkadaşlarına verdi. "Yersiniz."
"Ne alaka?"
"Dün Seungmin'le didiştik biraz."
"Ve ona portakal mı aldın?" Jşsung alayla konultuğunca Chan kutuda kalan birkaç portakalı bez torbaya doldurmuştu.
"Hamile kalıp aşeremeyeceğiyle alakalı şakalaşıyordum, bir anda portakal istediğini söyledi. Gülüştük öyle ama belki de gerçekten canı çekti."
"Yemin ediyorum şöyle sevilmek istiyorum ben ya." Jisunh hayran hayran arkadaşına bakaeken Chan göz devirdi. "Dolaba koyuyorum, isterseniz yiyin ama en azından üç tane bırakın. Seungminle annesi için." Odadan çıkarken Jisung şaşkınlıkla elindeki portakallara döndü.
"Chan'ın bu denli aşık olması krndimi gururlu vir anne gibi hissetmeme sebep oluyor."
"Sen zaten dündenberi ekstra duygusalsın." Changbin gülerek arkadaşının omzuna vurmuş, elindekilerle beraber buzdolabının oraya gidip elindekileri vırakmadan sevgilisine resimlerini atmıştı.
Felix, uzun süredir portakal istiyor, marketlerdeki sera ürünlerini de beğenmediği için yemşyordu. İyi denk gelmişti.
Jisung, Changbin ve Chan birkaç dakika içinde öğleden sonraya kalan işlerini halletmek için Chan'ın odasında toplanmışlardı.
Akşama kadar süren vir çalışmanın ardındna üç yapımcı evlerine dağılmıştı.
"O ne?" Aeungmin kapıya yaslanmış, sevfilisinin rlindekine bakarken Chan bez torbayı eline tutuşturdu. "Bak bakalım, ne?" Chan içeri geçip, elini yüzünü iyice yıkadıktan sonra odasına girmiş, üzerini değiştirmeden önc eyatağın ortasında iki yanına yastıkla set çekilen bebeği öperek gülümsemişti.
İçeriden eşinin kahkahasını duyduğunda gülümseuerek kapıya doğru baktı. Seungmin, unutup, içeri gürültüyşe girmişti. "Cidden! Portakal mı iste-" Sunoo ağlamaya başlayınca Chan gülerek yatağa çıkıp dizlerinin üzerine oturmuş, bebeği öperek kucağına almıştı.
"Güzelim, sakin ol."
"Bir an unuttum ya. Of, bugün beşinci kere uyandırdım onu." Seungmin kendini yarağa bıraktığında Cham bebeği pışpışlayarak sakinleştirmiş, gülümsemişti.
"Olır öyle şeyler."
"Öadem uuandı devam ediyorum; Jeonginlete portakal mı sipariş ettin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kaçak damatlar³
FanfictionChan onu onaylayıp gencin parmağındaki yüzüğü oynattığında Seungmin yumruğunu sıkıp yüzüğü çıkarmasını engelledi. "Dokunma yüzüğüme." "Çıkarmak istiyordun." "Artık istemiyorum." - kaçak damatlar serisinin üçüncü kitabıdır.