sebzeli çorba

3K 324 87
                                    

son iki bölümün yorumları olağanüstü az bu yüzden bir miktar küsmek ve buna çok yorum gelmezse yarına kadar bölüm atmamak

ayrıca sizi çok sevmek

he bir de telefonlarınızda kades olduğunden emin olun, şu sıralar otobüs ve minibüslerde akşam saatleri sürekli tek başıma kalıyorum; kendinizi güvende tutun mutlaka ♡♡

"Ne?"

"Yemin ederim hiçbir suçum yok, bir anda patlatmış oyuncağı. Özür dilerim, doktora da götürdüm bir şey olmaz dediler." Seungmin kapının önünde Hwan'ı Changbin'e teslim ederken her şeyi anlatmıştı batan sona. Chan kolunu sevgilisinin beline atıp onu sararken Seungmin hala arkadaşına mahçup bakışlar atıyordu.

"Sakin ol Seung, olabilir bu tarz şeyler. Ölmedi ya çocuk, biraz kusar belki o kadar. Doktor da bir şey yok demiş, yaramaz bebeğim yine ortalığı karıştırmış zaten." Seungmin yorgunda gülümserken Changbin kucağındaki yeğeninin boynunu öptükten sonra devam etti. "Seungmin ağabeye el sallayıp onu korkuttuğun için özür dile cücük."

Hwan dudak büzerek el salladığında Seungmin gülerek el sallayıp öpücük attı. "Görüşürüz, oğlumla arkadaş olman için tekrar beklerim ama onu ağlatmamaya söz verirsen. İkiniz beraber ağlayınca hiç hoş olmuyorsunuz."

Changbin gülerek arkadaşına göz kırptı. "Sıkma canını, teşekkür ederim bu gün için. İyi akşamlar."

"Dikkatli gidin." Seungmin ona hala el sallayan miniğe el sallamış Changbin merdivenlere yönelince kapıyı kapatmıştı. Changbin Chan'ın yardımıyla eşyaları arabaya bıraktığı için kolayca arabaya binmr işini halledebilmişti. Arka kapıyı açıp ablası gitmeden birkaç gün önce arka koltupa yerleştirdiği bebek koltuğuna Hwan'ı oturtmuş, kemerini takıp kontrol ederek ön koltuğa geçmişti. Arabayı çalıştırırken Felix'i aradı.

"Aldın mı Hwan'ı?"

"Aldım, yollar boş. Çabuk gelirim haber vermek istedim."

"Tamamdır sevgilim, sen gelene kadar kapatırım kafeyi." Changbin onaylamış, telefonu kapatmıştı.

Dakikalar sonra kafeye geldiğinde Hwan merakla camdan dışarıyı izliyordu.

Felix kadenin kapısını kilitleyip koşarak arabaya gelmiş, bindiği gibi Changbin'i öpüp arkaya dönmüştü. "Merhaba! Minnoşa bak sen ne kadar da tatlı."

"Ne minnoş ne minnoş. Seungmin'in aklını başından almış."

"Bir yerini mi yakmış? Sunoo'ya mı vurmuş?" Felix aklına grlen en kötü şeyleri söylediğinde Changbin çoktan sürmeye başlamıştı.

"Şu dişlediklwri iey var ya, onu patlatmış deli. Ağzına dolmuş hep, Seungmin kucakladığı gibi doktora götürmüş." Felix gözlerini kocaman açarken rkasına bakmış, dişlek ağzıyla şirin şirin ona bakan çocuğa gözlerini kısarak bakıp başını iki yana sallamıştı. "Minik adama bak sen."

"Neyse ki ir şey olmamış, zararlı bir jel değilmiş."

"İyi bari. Sunoo elimdeyken aynısını yaşasam doktora götürmeyi bile akıl edemez onlardna birini arayıp ortalığı velveleye verirdim."

"Chan'ı aradı ağlayarak, Chan da aşağı inmişti ben açtım, aklı gitmiş gerçekten."

Felix gülümseyerek başını cama yasladı. "Endişeli bir baba, Chan onu dengeliyor."

"Güzel bir aile oldular." İkisi de gülümserken eve gelmiş, arabayı park etmişlerdi. "Sen Hwan'ı al güzelim."

"Hiç itiraz etmeyeceğim çantası eşek ölüsü gibidir üstelik araba da var." Felix arabadan inip arka koltuktaki çocuğu almış, kucağında onu zıplatıp yanağını öğerek eve yürümeye başlamıştı. Eve çıktığında çocuğu yere bırakmış, o tutuna tutuna içeri geçerken Felix de eleleini yıkamıl, üzerini değiştirip onunla beraber mutfağa geçmişti.

"Evwt, ne yiyorsun bakalım sen?" Hwan işaret parmağını dudaklarına bastırıpmdururken Felix onun bileğini tutup avucunu öpmüş ve gülmüştü.

"Sebze çorbası içersin bence."

"Kesin bayılır o çorbaya."

"Sus be sen sevmiyorsun diye herkes nefret etmiyor ondan. Sağlıklı hem." Changbin yüzünü buruştururken buzluğu açtı. "Tavuk yap tavuk."

"Ah benim zeki sevgilim, donmuş şrki nasıl pişireyim? Deseydin sabah buzluktan çıkarırdık. Şansına küs dünküleri yiyoruz."

"Dünküler mi?" Changbin yüzünü buruştururkrn Felix beline oturtup kavradığı çocukla ona bakmış, göz devirip dolaptaki tencereleri çıkarmıştı.

"Bir şey diyeceğim olmayacak."

"Desene bir, Tanrı aşkına."

"Götümü ye Changbin. Beğenmiyorsan uğraştırma beni yemek sipariş et." Felix kırgınca konuşurken tencereyi ocağa yerleştirmiş, altını açıp Hwan'ı öpmüş ve ona doğru konuşmuştu. "Sen seversin değil mi sebze çorbasını? Emin ol çok srvecrksin. Puşt dayın ne yerse yesin." Hwan sanki çok anlamış gibi onaylarken Felix onu yere bırakıp çarbayı karıştırmaya başladı. Changbin ise sevgilisinin beline sarılmış, ensesini öpmüştü.

"Bebeğim-"

"Şşhh, süslü lafları yemem. Git ne yiyeceksen ye."

"Trip atma bana ya ne yapacağımı şaşırıyorum. Özür dilerim seni kırmak istemedim. Çok güzel yapıyorsun sen, ben sebzeli çorba sevmiyorum." Felix omuz silkerken Changbin iç çekip belini sıkıca sardı. "Bak bana ya."

"Git be küstüm."

"Felix."

"Zıkkımın kökü Changbin. Git yeğeninle ilgilen." Felix onu itekleyip çorbaya geri dönerken Changbin oflamış, kutfak kapısından onları izleyen yeğenini kucaklamış ve öpmüştü.

"Görüyor musun oğlum? Sevmiyor Felix ağabeyin beni."

"Changbin yemin ederim o çocuğun travma sebebi olur seni katlederim!" Felix bağırırken Changbin çoktan salona kaçmıştı. Hwan zıplayıp durduğu için heyecanla gülerken dayısı onu öpünce o da dönüp onu öptü. Bir süre böyle bir döngüye girdiler.

Felix masays geçmeleri için sesleneceğinde gördüğü şeye gülmüş ve yanlarına gidip Hwan'ın yanağını öpmüştü. Hean dönüp onu da öğdüğündr Felix kahkaha attı.

"Hadi yemek yiyelim. Yemiyor musun gerçekten?"

"Ne haddime yaptığın yemeği yememek?"

"İyi, adam ol o zaman." Felix çocuğu alıp mutfağa geçmiş, onu masaya oturtup kaseyi eline alarak üfleyerek yedirmeyr başlamıştı. Changbin de yanlarına oturup çocuğa ekmek de vermiş, kendi çorbasını da içmişti.

Hwan'ın doydupundan emin olduktan sonra Felix onu yere indirmiş ve kendisi yemeye başlamıştı.

Çocuk kendi halinde takılırken Felix ve Changbin yemek yemiş, mutfağı toplamış, Hwan uyuklamaya başlayınca onu alıp odalarına geçmiş ve çoxuğuaralarına yatırmışlardı. Hwan dayısının koluna yatmış, elini göğsüne bacağını karnına atarak gözlerini kapatmıştı. Felix onları izlerken Changbin yeğeninin yatışına gülüyordu.

"Sus da uyusun."

"Uyuyor." Changbin yeğenini izlerken Felix yaklaşıp sevgilisinin yanağını okşadı.

"Çok tatlısın."

"Konuşmanın sevamında çocuk mu isteyeceksin?"

"Hayır daha kendimize vaktimiz yok bizim." Felix gülümse Changbin ona doğru döndü. "Vaktimiz olduğunda geç olacak."

"Ben çocuk istemiyorum. Onlar bşrkaç gün bakıp uzaktan sevdiğimde güzeller, ömür boyu uğraşmak çok yorucu. Hem, seninle sevişemem." Changbin gülerken Felix sırıttı. "Chan'ın bile vakti olmamış odiz seksi yapmışlar."

"Hala atlatamıyorum onu ben." İkisi de sessizce gülerken Hwan mızmızlanınca susmuş, iyi geceler dileyip uyumuşlardı.

kaçak damatlar³Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin