Tüm o vahşetin yaşandığı bu mekanda ben insanlığa olan inancımı yitirmişken genç bir sağlık çalışanı bir insanı kurtarmanın sevincini yaşıyordu.
-Çocuk yaşıyor çocuk yaşıyor!
Diye bağırışlar arasında gözüme tutulan bir ışık dışında hatırladığım tek şey kırmızı şeritli hastane koridorundan geçişimiz.
Sonrası garip. Bitmek bilmeyen uzun anlamsız hallüsünasyonlarda terleyen bedenim penceresi olmayan bu kutu gibi odada şifa bulmaya çalışıyordu.
Ancak ruhum için aynı şeyi söylemem doğru olmazdı.
Yaşadığım bu trajedi içimdeki tüm yaşama sevincini söküp almış.
çevremde kıyamet kopsa dahi kılımı kıpırdatmayacak bir ruh halinde girmiştim.Damar yolumu yenilemek için gelen hemşire kolumu eleğe çevirmesine rağmen hic tepki verememistim
Sonunda olaylara tepki gösteremediğimden dugusuzlaştıgima inanmaya başladım.
Yemek yiyip,uyuyor çevremde olanları sanki ben hayatta değilmişim gibi izliyordum.
Aradan iki hafta geçmiş kimse ile tek bir kelime dahi iletişim kuramamıştım.
Olayı sorgulanmak isteyen polis memuru benim le ilgilenen doktor ve hemşirelerin yüzlerce konuşma girişimi sonuçsuz kalmış. Hiçbirine yanit verememistim.
Sanırım konuşma yetimi kaybetmiştim. Bunlar yetmezmiş gibi aldığım ilaçlar yan etki gösterdi bir takım hafıza sorunları yaşıyordum. Basit şeyleri unutup yavas yavas hatirliyirdum.
Bir gün kapıdan babam cikip gelecek derken sonraki gece babamın öldüğünü hatırlayıp ayni acıyı tekrardan yaşıyordum.
Hastanedeki son günlerimde benimle ilgilenen bazı kişilerin üniförmasız oluşu dikkatimi çekmişti .
Kimdi bunlar niye benimle ilgileniyorlar diye merak ettsemde sorgulamadım. Bilakis artık hiç bir olayı sorgulamıyor.Konusmadan benden istenen ne ise onu yerine getiriyordum.
Taburcu olacağım gün uniformasız kişilerin yetiştirme yurdu çalışanları olduğunu anladım Onsekiz yaşından küçük olduğum için devlet korumasında olacaktım.
Birkaç prosedür yerine getirilip hastaneden çıkışım yapıldı.
Yanımda iki görevliyle hastaneden ayrıldık olaylardan kopuk bir şekilde gideceğimiz yeri izliyordum.
Araç sehir merkezinden çıkıp ormanlık alanda ilerlemeye başladı.
Yolun iki yanında yesil bir şerit gibi akan agacların arasında gecen kısa yolculuğun ardından yurda varabildik.
Şehir merkezine iki kilometre uzaklıktaki bu beş katlı yatay bina tıpkı dev bir konteynırı andırıyordu.
Evimden cok farklı bir yerdi burası pek içime sinmemisti.
Annemin diktiği ciceklerle bezenmiş bahçesiyle ic ferahlatan sıcak şirin evimizle aynı kefeye koyamadım.
Araç yurdun bahçesine girince uzun sivri burunlu, yüzünde rengi kusmuğu andıran kirli sakallı biri göründü.
Adam bize doğru hareket edince yakindan görebildim.
Üzerinde rengi solmuş geniş, sarkık cepleri olan bir tulum vardı.
Araca yanaşınca ön pencereye egilip ağzındaki puroyu dudağınla yukarı kaldırdı ardindan ciğerlerine dolan dumanını arabaya doğru üfledi. Ve şoför ile
- Bir yetim daha mı ? bu ay yedinci cocuk bu.
- Şikayetin mi var gardiyan ?
Yoladan toplayip getirdigimi mi düşünüyorsunuz?Diye sitem etti.
Gardiyan garip bir lakaptı ve bu adamın bir devi andırıyor oluşundan Gardiyan lakabının hakkını verdiğini söyleye bilirim.
Şoför ile garip bakışmalarının ardından kolu ile ilerlememizi işaret etti.
Uzun geniş bir kapının ağzında araç tekrar durdu.
Yanımda oturan görevli inip kapıda bekleyen iki kişiye kısa bir konuşma yaptı.
Bazı dosyaları teslim ettiler bunlar yardımcı müdürlerdi.
İçlerinden biri orta boylu yapılı bir genç diğeri orta yaşlı kısa ve çelimsiz biriydi.
Gözüm zayıf olanı hiç tutmamıştı. Sinsi bakışları ile etrafı gozleyip. Konuşurken farkında olmadan sürekli ellerini bir birine sürtüp duruyordu.
Annem bu durumu hic sevmez yapan kisilerin maddiyata fazla değer verdiğini savunurdu.
Anlattığı tum hikâyelerde kötü karakterleri böyle betimlerdi.
Nihayet araçtan inmemi ve içeri girmemi işaret ettiler.
Araçtan inip merdiveni geçince Kapıdan girdim ve karşımdaki uzun ayakkabı dolabının yanında birilerinin benimle ilgilenmesini bekledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PETRİCHOR
General FictionBulgaristan'ın Filibe ilinde, Balkan Dağlarının eteklerinde kurulmuş Karlıova (Karlovo) şehrinde, hayata gözlerini açan Andre, daha küçük yaşta babasının ölümüne sebep oluşunun pişmanlığı ile sınanmış. Babasız kalmanın en acı tecrübelerine tanık olu...