- Fakat Bay Melark buu çocuk konuşamıyor ona nasıl bakmamı bekliyorsunuz
Diye sitem edip iki elini havaya doğru açtı. Felix in bu sitemine karşın duruşunu hiç bozmayan müdür yardımcısı. Bana doğru eğildi Omuzlarına geçirdiği uzun giri paltosunun içersinde tutuğu ellerini centilmen bir beyefendi gibi çıkarıp düşmesin diye yakasının üst kısımlarından tutu. Kısaca bakışmamızın ardından doğrulup Felix e döndü ve kendinden emin bir ses tonu ile
- Sana işin kolay olacak dediğimi hatırlamıyorum Felix Jastin. Kulağını aç ve beni iyi dinle Felix Jastin iki ay sonra bu surat ile karşılıklı muhabbet etmez isem ceza evinde ki o küçük kodesine geri dönersin ..
Bu sözler üzerine başını öne deviren Felix ..
-Anlaşıldı bay Melark
Diye cevap veridi. Duyduklarına tatmin olmayan Bay Melark kabanının cebindeki gümüş köstekli saatinı çıkarıp zamanı kontrol etti. Kaşlarını kaldırıp dudaklarını hafifçe büzüştürürken koridorun karşısına boşluğa doğru baktı.
- Herkesin ikinci bir şansı olmaz evlat .
Dedikten sonra bana dönüp cebinden küçük bir el kitabı çıkarıp bana doğru uzattı.
Utana sıkıla kitabi iki elim ile tutup başımı eğdim. Sağ elinin işaret parmağıyla çenemden kaldırarak gözlerimin içine baktı ve
-Her fırtına çetin geçer bay Andre kimi insan dalından savrulup uzaklara sürüklenen bir yaprak gibi kolay yenilir bazıları ise koca çınarı ayakta tutan kökler gibi toprağında kalırlar. Sonuç olarak evlat yaprakta ağacın bir parçası kökte ...
Başımı okşayıp geri çekildi.
-Peki sen hangisi olacaksın ? güneşe sevdalanıp toprağından uzaklaşan bir yaprak mı yoksa sorumlulukları için sağlam duran yebetli bir kök mü ??...konuşmasını bitirince üstünü düzeltip ellerini arkadan bağlayan müdür yardımcısı mimiksiz bir surat ifadesi ile yanımızdan ayrılıp gitti.
Bana veridiği kitaba bakındım ön kapağında gözüme çarpan buyuk farlerle yazılmış başlığını gördüm ''PETRİCHOR'' yazıyordu.
***
Felix düşünceli bir yüz ifadesi ile bay melarkın gidişini gözledi.
O an uzun bir sure sonra kendim dışında biri için üzüldüğümü fark ettim. Her ne kadar bana kaba davranıyor olsada Felix in işi hiç kolay olmayacaktı.
Bana uzunca baktıp sağ kaşını havaya dikti
- Bir adım ileri çık ..!
Diye komut verdi anında ileri ye doğru bir adım attım.
-Kollarını kaldır.. elini aşağı indir..
gibi basit komutlar emretti ve yerine getirdiğimi görünce boynunu sağa ve sola doğru hareket ettirerek. Derin bir nefes verdi.
-En azından sağır değilsin... bak çocuk aklın varsa konuşma yada başlarsın çünkü iki ayımı senin gibi bir lale ye ayırıp heba etmeye hiç niyetim yok !!Deyip duraksadı bir cevap alamayınca öf keyle dudaklarını bir birine bastırıp
- Ben sana yapacamı bilirim ...
Agzından cıkardığı kurdanını ağına atıp-Şimdi git uyu lalle yarın saat 06.00 eziyetin başlıyor.
Dedi ve merdivenlerden yavas adımlar ıle yukarı doğru ilerledi.
***
Felix in planı basit ve netti gerekirse işkence ederek beni konuşmaya mecbur bırakacaktı. Aslinda fena fikir sayılmazdı tabi benim üzerimde uygulanacak oluşu pek hoş bir durum değildi.O gece son odamdan kapı dışarı edildiğimde bay Melark işe el koymuş Felix i bebek bakıcım olarak atamakla kalmamış bir de odamı C sınıfına taşımıştı. Sanırım orda kalan cocuklar benden küçük olduğu için aradaki yaş farkından çekinip bir sorun çıkarmazlar diye düşünüyordu. Akşama doğru yeni odama geçip eşyalarımı taşımıştım eşyalarım dediğime bakmayın yastık ,yorgan ve birkaç parça kıyafet ten başka bir şey değildi.
***
Hazır odada kimse yokken uyumak istedim çünkü konuşamadımdan tanışma fastı benim için hep sorun oluyordu.Derin bir nefes alıp başıma gelenleri ne yapacamı istemsizce sorgulamaya başladım.
bu konuşamama olayı ne kadar surecekti kim bilir.
Tanrı neden bunları yaşamama göz yumuyordu ?
benim suçum neydiki ?!
ailesini kaybeden ben günah işlemeye fırsatımın bile olmayacağı bir yaşta idim ama üstüne birde konuşamamakla cezalandırılmıştım.Kendime acımama engel olmıyordum.
Uykum kaçınca müdür yardımcısının verdiği kitabi çıkarıp okumaya başladım.
Sayfaları cevirirken denk geldiğim bir cumle dikkatimi çekmişti.
''Hep acizlere midir intiham yoksa onlar için mi yaratıldı yer yüzündeki tüm dert kahır.
Gırtlağımda hisetiğim yanma hisi ensemden tırmanıp gözlerimi yakmaya başayınca yanaklarımdan birkaç göz yaşı suzulu verdi.
Bu durum beni kahrediyordu. Kitabı pijamamın cebine koyup battaniyemi yuzumun üstüne kadar çektim ve altında yutkunup olmeyi diledim.
***
Bir süre sonra odaya üç çocuk girdi.
ikisi esmer ve şişman diğeri pasaklı bir görünme sahip kıvırcık sacları olan orta boyda biri idi.
Ağızlarındaki argo kelimeler bir birlerine olan kaba hitaplarından pek dost canlısı olmadıklarını anlamıştım gerçi yaşlarının benden üç dört yaş kuçuk olması.
İçimi rahatlatan tek şeydi ,korkup benimle uğraşmamalarını umuyordum. Bu umudum içlerinden birinin.- ahaahah bu o bahsetikleri lal çocuk değilmi tanıyorum bunu deli bu konuşamıyor ahahah
demesinin ardından diğerlerinin
-desene bize eğlence çıktı .
diyaloglarına şahit olunca ofke duygumun beni terk etmediğini fark ettim.Bu yüzümde küçük bir tebesüm uyandırmıştı.
Çocuklar bunu fark edınce içlerinden biri
-e hadi kuçük bir hoş geldin sakasına ne dersınız diyip
Yorganımı çeki verdi.Tepki vermedim . Karsılık vermiyor oluşumdan daha fazla cesaret bulup bir başkası karnıma yumruğunu indirdi.
Cok acımıştı her seferinde yüksek sesle kahkaha atıp vurmaya devam ediyor ve dahada vahşileşiyorlardı.
Karşılık vermek istiyordum ama kolum sanki bağlanmışta bedenime çivilenmiş gibi harket etmiyordu.
Cağresizce sıkılıp benle uğraşmaktan vazgeceklerini umarak dişimi sıkıyordum.
Tek umudum çıkardıkları sesten dolayı bir gorevlının olayı fark edip beni kurtarması idi bunun için dua ediyordum.
Ama nafile her gecen saniye daha da kontrolden çıkıp vahşileşmeye devam ediyorlardı.
***
attıkları dayak yetmezmiş gibi iki kolumu carşaflarla uyudugum ranzanın tavanına bağlayıp aralarında ben şimdi daha beterini yapacam
Diye yarışmaya başladılarher seferinde daha vahşileşiyor kahkahaları adeta sırtlan sürülerinini anımsatıyordu
sıra ıle karnımı tekmelemeye başladılar
hangisinde konusur veya cığlık atarsam o kazanmış olacaktı.
Tekmelerle bir yere varmayacanı anlayan pörtlek gözlu esmer çoçuk dolabına doğru yönelerek içinden askılık olarak kulanılan demir levyeyi yerinden zorlayınca söküp cıkarı verdi.
Diğer iki arkadaşına dönüp
- biraz bezbol oynamaya ne dersiniz
diyince diğer ikisi gulmeye başladı ve elindeki levyeyi sürat ile çeneme indirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PETRİCHOR
General FictionBulgaristan'ın Filibe ilinde, Balkan Dağlarının eteklerinde kurulmuş Karlıova (Karlovo) şehrinde, hayata gözlerini açan Andre, daha küçük yaşta babasının ölümüne sebep oluşunun pişmanlığı ile sınanmış. Babasız kalmanın en acı tecrübelerine tanık olu...