O gece yağmur şiddetini artırmış, uykusuz kalmam için yeterli bir sebep olmuştu.
Dokuz yaşındaki her erkek çocuğu gibi korkmadığmı göstermek istediğimden yorganı burnumun üstüne kadar çekip direnmeye çalıştım.
Anneme kocaman bir delikanlı korkuyor dedirtemezdim, her şeyin üstesinden gelmeliydim.
Yoksa annem o küçük kız çocuklarının kulandığı gece lambalarından takacaktı odama.
Bu asla olmamalıydı, olamazdı. Komşumuz Thomas, gece ışık olmadan uyurken benimle alay etmesi içten bile değildi.
Karanlıkta gözümü karşıya dikmiş iyi dayanıyordum tam bir savaşçıydım fakat o son gök gürültüsü direncimi kırmıştı.
Zorlukla siğnemde biriktirdiğim kararlılık yitivermiş yerine pencereme sevdalanmış ağaç dallarından çıkan seslerin ürpertisi geçmişti.
İçimde beliren ürperti yoğuşup beni esir almayı başarınca cığlıma engel olmamıştım
Korkuyor olmam yeterince kötü değilmiş gibi üstüne gelen elektik kesintisi hayatımın karanlığa yol alışının habercisi gibiydi
Babam sesimi işitince soluğu kapıda almıştı telaşla odama daldı kucağına atladıgımı hatırlıyorum. Zifiri karanlıkta kafamı çenesine çarpmıştım. Canım çok yanmamıştı ama artık ağlamak için bahanem vardı.
Kimse karanlıktan korktuğumu iddia edemezdi. Tam kendimi salacakken penceremden giren ay ışığının aydınlığında, babamla göz göze geldik gülümsedi;
Koltuk altımdan kavrayıp birleştirdiği geniş kollarını çözüp beni yatağımın köşesine iliştirince oda hemen yanı başıma çökü verdi. Uykusuz ve yorgun olduğu her halinden belliydi.
-Baya büyümüşsün. Baksana artık seni zor taşıyorum.
Gülmeye başlayınca bende ona katıldım. Ceplerinde aranıp çakmağını çıkardı. Ardından tutuşturduğu çakmağı yüz hizasına getirip karşımda durdu.-Şimdi seninle mumya avına çıkıyoruz hazır mısın evlat?
Babamla vakit geçirmeye bayılıyordum. Büyük bir heycanla 'oleeey' çektim. Kalbim duracak gibiydi bundan daha güzel bir an olmayacağına olan inancım annemin,
-Bensiz mumya avımı olur? Hiç sanmıyorum.
demesi ile bozulmuştu o gün maaile yorgan yastıktan çadır baza koşelerinden gizemli tüneller minderlerden tren yolu karanlıkta kalan uzun askılıktan mumya yapmıştık.
Bu o güne kadar oynadığım en heyecan verici oyundu. Babamla çok vakit geçiremezdim. İşi gereği sürekli uzaklarda olurdu hatta sonraki gün şehir dışına çıkacaktı.
O anların değerini anlatamam... Gün ağarınca bunca oyun enerjimi tüketmiş, annemin kucağında uyuyakalmıştım.
Deliksiz geçen beş saatlik uykunun ardından egzoz sesine uyandım.
O sesi nerde olsa tanırım. Bu babamın muavin arkadaşı Joseph'in Volkswagen Beetle marka aracı idi .
Joseph'i çok severdim. Kısa boylu minyon suratlı garip mimikleri olan peltek konuşmasıyla çok sempatik bir abiydi.
Odamın penceresinden kontrol edip hemen karşılamaya koştum. Dar salondan geçip merdivenden atladım ve kapıyı açtım.
-Hey Joseph! Joseph abi !
Diye kucağına koştum. Beni görünce kollarını açıp benim ona doğru koşmamı bekledi. Doğum günlerimi hiç kaçırmazdı beni görünce,-Tanrım koca bir savaşcı olmuşsun tıpkı baban gibi.
Demişti. Tam ona mumya avımı anlatıyordum ki babam dışarı çıktı.
-Selam Joseph, seni hafta sonu bekliyordum.
-Ohhoww Richard patron ne derse o dostum!
Diye konuşmaya başladılar. Benimle ilgilenmeyi braktıklarında hemen Joseph'a göstemek için gece kulandığım oyuncak baltayı almaya koştum. Eve büyük heycanla dalı vermiştim.
Zaman kaybetmeden tüm odaları taramaya koyuldum. Lanet şey ortalıkta yoktu. Bulamayacağımı anladığım an hüsranla dönerken babamın apar topar hazırlanıp evden fırladığını gördüm.
Annem dışarda bekliyordu. Onunla vedalaşıp onayını aldıktan sonra büyük bir aceleyle Joseph'in aracına atlayıp gözden kayboldular.
Neydi bu tantana? O günü benimle geçirmesini bekliyordum. Meğer bir turist kafilesi erken dönme kararı almış, boşta kimse olmadığı için babama hatrı sayılır bir fiyata ek sefer teklif etmişlerdi.
Madi sıkıntılardan dolayı babam reddedememişti. Yine bizim için kendini paralayacaktı...
O zaman bunun bilincinde olmadımdan koşup içeri saklanmış babama küsmüştüm.Belki babamı son görüşüm olduğunun farkında olsam bir şeyleri değiştirirdim. Buna fırsatım olduğunu biliyor olmak beni hala mahvediyor. Öğlene doğru babam kafileyi teslim etmiş heycanla annemi aramıştı.
Annemle konuşmalarının ardından beni telefona istedi. Gönlümü almak için büyük bir oyuncak araba alacağını söyleyince hemen yelkenleri suya indirmiştim. Şansıma daha ,aslan babam, diyemeden telefonu kapatmak zorunda kaldı.
Elimde telefonla öylece kalıp tek kelime edememiştim. Annem ile Öğlen yemeğini yer yemez babamın hediye alacağı arabayı anlatmak için Thomas'a koştum.
Birlikte akşama kadar arabayı hayal ettik.
Bir gün ömrü olduğundan habersiz haftalar sonrasına plan kurmuş kelebekten farksızdım.
O esnada babam uykusuna yenik düşmüş direksiyon başında uyumanın bedelini canıyla ödüyordu .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PETRİCHOR
Ficción GeneralBulgaristan'ın Filibe ilinde, Balkan Dağlarının eteklerinde kurulmuş Karlıova (Karlovo) şehrinde, hayata gözlerini açan Andre, daha küçük yaşta babasının ölümüne sebep oluşunun pişmanlığı ile sınanmış. Babasız kalmanın en acı tecrübelerine tanık olu...