13. BÖLÜM

2.8K 180 567
                                    

10.09.2022

13. BÖLÜM

"Işık hadi kızım uyan artık işe geç kalacağız."

Çok uzaklardan gelen sesle kaşlarım çatılırken yorganı kafama çekerek, "Beş dakika daha anne," dedim.

"Birileri annesini özlemiş." Yabancı sesle kaşlarım çatılırken uyku yavaş yavaş beni terk etmeye başlamış, beynim tek gözünü açarak sesin sahibini bulmaya çalışıyordu. Uyanan zihnim sesin yabancı olmadığını fark ederken, sesin anneme ait olmadığını da fark etmişti. Seslerin yazılı olduğu ansiklopediyi açarken sesin Halil'e ait olduğunu anlamıştım.

"Bir anne olmadığım kalmıştı." Söylenen kişinin sesi, uyanmamı söyleyen kişiye ait olduğunu duyar duymaz anlarken bu ses Furkan'dan başkasına ait değildi. Hemen dibimden gelen gürültünün sebebini merak ederken istemeye istemeye başıma çektiğim yorganı indirerek gözlerimi araladım. Başımda dikilen arkadaşlarıma bakarken kaşlarım çatılmıştı. Zeynep, Halil, Burak, Furkan hatta Karan bile odamın içine girmiş, başıma üşüşmüşlerdi. Hepsi akbaba gibi başımda dikilirken Karan kollarını göğsünde birleştirmiş odamın kapısının pervazına yaslanmış beni izliyordu.

"Bir an kış uykusuna yattın sandık," diyen Zeynep'le bakışlarımı Karan'dan alarak ona çevirdim. Sabaha karşı uyumuştum ve gözlerim biraz daha uyku için bana yalvarıyordu ama başıma dikilenlerin buna izin vermeyeceğini biliyordum.

"Sabah sabah çok enerjiksiniz. Ayrıca Işık mı dedin sen?" Sesimi bulduğumda konuşabilsem de sesim kısık ve pürüzlü çıkmıştı. Furkan ona sorduğum soruyu duymazlıktan gelirken hala yer yatağımda, yorganın altında uzanıyordum ve burayı terk etmek gibi bir düşüncem yoktu. Sadece uyumak istiyordum, uyurken her şey daha çekilebilir bir hal alıyordu ve benim maskelerin ardına saklanacak enerjim yoktu. "Patrona hastaymış deyin," diyerek yorganı tekrar başıma kadar çekmiştim ki üzerimdeki yorgan biri ya da birileri tarafından çekilmişti. Odanın içindeki soğuk rüzgârlar toplaşarak bedenimin üzerinde eserken kollarımı bedenime sardım.

"Ya ne yaptığınızı sanıyorsunuz?" Yorganımı üzerimden çekip alan Zeynep ve Furkan'a kötü kötü bakarken resmen çığlık atarak kurmuştum cümleyi.

"İşten atılmana engel oluyoruz, sence de kredini fazlasıyla doldurmadın mı? En ufak hatanda seni kovacak, farkında değil misin?"

Farkındaydım, maalesef ki farkındaydım. Uyumak isteyen yanımı görmezden gelmeye çalışarak yattığım yerden doğruldum. "Uyandım," dediğimde ikna olmamış gibi gözlerime bakıyorlardı. Pes ederek ayağa kalktığımda hiçbiri istifini bozmadan öylece bana bakıyorlardı. Kafamı iki yanıma sallayarak banyoya ilerlerken odamdan çıkarken kolum Karan'ın koluna değmişti. Karan'ın koluyla temas eden hücrelerim yanarken yüzümü yıkayarak banyodan çıkıp doğruca seslerinin yükseldiği mutfağa ilerledim. Mutfaktan gelen kokularla mest olurken şaşkınlığımı gizleme gereksinimi duymadan mutfağın kapısından içeri girdim. Hepsi küçük masanın etrafına toplanmış dünkü düzenle oturmuşlardı. Burak çayları doldururken, Zeynep ekmekleri dağıtıyordu. Halil Burak'ın çay doldurduğu bardakları dağıtırken Furkan çatalları Halil'in masaya koyduğu bardakların yanına koyuyor, aynı zamanda Karan'la sohbet ediyordu.

Şaşkın bakışlarımı onlardan çekerek masaya çevirdiğimde varlığımı fark etmişlerdi. Dün oturduğum Karan ile Zeynep'in ortasına geçerken bu sefer tabureye değil, sandalyeye oturmuştum. Dün üzerine oturduğum tabureyi Karan kendi sandalyesiyle değiştirmişti, bunu sandalyenin üzerindeki boya sayesinde fark etmiştim. Dün Karan üzerinde beyaz boya olan bu sandalyeye oturmuştu, şu an ise o sandalye benim için ayrılmıştı ve Karan tabure de oturuyordu. Herkes halinden memnunken, "Tüm bunları siz mi hazırladınız?" diye sordum şaşkınlıkla.

GÖLGEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin