30. BÖLÜM

1.6K 105 77
                                    

18.04.2023

Minik yıldızı parlatmayı ve o güzel yorumlarınızı benimle paylaşmayı unutmayın. Seviliyorsunuz, çok.🤍

30. BÖLÜM

Parti günü gelip çattığında içimde anlam veremediğim bir heyecan vardı. Sabah kapımın önünde beyaz büyük bir kutu bulmuş içine baktığımda Karan tarafından gönderilmiş olduğunu belirten notla karşılaşmıştım. Kutunun içinden akşamki davet için kıyafetinden takısına her şey çıkarken içimdeki Işık kutuya aşkla bakıyordu. Karan çok düşünceliydi ve bizi hep düşünüyordu.

Onun Karan'ın yaptığı her şeyi kolayca kabullenip affedeceğini fark ettiğimden beri onun düşüncelerine önem vermiyordum.

Ece ve Zeynep kahvaltıya evime gelmiş, daha sonrasında hazırlanmama yardım etmek için tüm günlerini bana ayırmışlardı. Ece'nin Karan hakkında bildikleri mahallede dönen dedikodulardan ibaretken kahvaltının konusu Karan'dı. Zeynep ise bu geceki davete birlikte katılacağımız için aramızın düzeldiğine seviniyordu.

Sormasa da içten içe Karan'la aramızda esen soğuk rüzgârların sebebini merak ettiğini biliyordum. Anlatmak istiyordum ama nasıl anlatacağımı bilmiyordum.

Sobanın sıcaklığı yüzüme vurduğunda burukça gülümsedim. Evimizin bacasından duman çıkmadığını fark eden Mehmet abi sayesinde sobayı salona kurmuştuk. Genel olarak yakmaya üşensem de artık havalar dayanılmayacak kadar soğuduğu için mecburen yakıyordum. Sobayı yakmadığım günler ev dışarıdan daha soğuk olduğu için hastalanmamak adına üşengeçliğimden feragat ediyordum.

Kızlarla salonda orta sehpanın üzerine hazırladığımız kahvaltıyı yaparken, "Heyecanlı mısın?" diye sordu Ece. Onun sesi benden daha heyecanlı olduğunu gösterirken, "Biraz," dedim.

Heyecanını kaybetmeden, "Nasıl tanıştınız?" diye soran Ece'ye tanışma hikâyemizi özet geçerek anlatırken, "Yaz dizisi gibi," dediğinde hak vermeden edememiştim, gerçekten öyleydi. Klişeydi.

"Peki ne giyeceksin akşam ki parti için?"

Omuz silkerken, "Karan elbise göndermişti, onu giyerim," dedim.

"Demek eniştemiz elbise gönderdi?" Kafamı sallayarak onu onaylarken bakışlarım Zeynep'te takılı kalmıştı. Fazla düşünceli görünüyordu.

Ece'nin Karan hakkında sorduğu diğer soruları da cevaplarken Zeynep ağzını açmadan tabağındaki zeytinle oynuyordu. Daha fazla dayanamayarak, "Senin neyin var?" diye sordum, geldiğinden beri ağzından tek tük, bir elin parmak sayısını geçmeyecek kadar kelime çıkmıştı. Bir süredir tuhaftı, onun gelip bana anlatmasını beklesem de asla böyle bir girişimde bulunmamıştı. İçini neyin böyle kemirdiğini merak ederken daha fazla dayanamamış sormuştum.

"Hiç, yok bir şeyim."

"Nasıl bir hiç seni bu hale getirdi?" Tek kaşım havada onu sorgularken anlık olarak pişman oldum ama geri dönemezdim, onun için endişeleniyordum ve biliyordum ki aklını ele geçiren kurt her saniye benliğinden bir şeyler daha kemiriyor onu çıkmaza sokuyordu. Niyetim şifa olamasam bile zihnindeki kurttan onu kurtarmaktı. İnsan zihni en çok kendine zehirli, en çok kendine tehlikeliydi çünkü kendi hakkında sonsuz bilgiye sahipti. Dillendiremediğimiz, bizimle mezara gidecek olan bilgilere bile... İşte bu onun en büyük silahı, en güçlü kozuydu.

Zeynep'in kararsız bakışları benimle Ece arasında gidip gelirken, "İstiyorsan ben çıkabilirim, rahat konuşun," diyen Ece'yle Zeynep'in ifadesi sarsıldı.

"Olur mu öyle şey, senden gizlim saklım mı var?" Sustu, uzun sayılacak bir süre üçümüzde sessizliği dinlemiştik. Zeynep konuşmaya karar verdiğinde büyük bir soluğu ciğerlerine yollayarak, "Halil," dedi. Karın ağrısının sebebi ortaya çıkmıştı. "Sanırım hemşire kıza evlenme teklifi edecek."

GÖLGEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin