Xiaoting hazırlanmış, evinin önünde bekliyordu. Hao Fei uzun ısrarlar sonucunda onu evinden almaya ikna etmiş şimdi de yaklaşık yarım saattir bekletiyordu. Derin bir nefes alıp dudak büzdü. Tam da o sırada bir anda dudaklarından bir öpücük çalınmıştı. Karşıdakine vurmak için yumruğunu kaldırdığında şokla suratına bakan Hao Fei'yi görmüştü.
"Benim!"
"Aptal öyle ani öpülür mü?"
"Ting... beni gerçekten korkutuyorsun bazen. Dayak yemediğim kaldı bir."
"Özür dilerim, korktum..."
"Ah... ben de özür dilerim bebeğim."
Onu belinden tutup kendine çekti. Kafasını göğsüne yaslayan kısa genci iyice bağrına basıp kokusunu içine çekmişti. Derince bir nefes alan diğeri, Hao Fei'nin de aynısını yaptığından haberdar değildi. El ele tutuşmuşlar, Hao Fei'nin arabasına kadar ilerlemişlerdi. Arabaya bindiklerinde Xiaoting havadaki heyecanı hissediyordu. Gülümseyerek yanına döndü.
"Şey... ben hep bana seni hatırlatan bir çiçeği... aldım? Sever misin emin değilim."
"Ne?"
"Çiçek aldım..."
"Bana?"
Arkadaki ufak buketi çıkarırken tüm arabayı çiçeklerin mis kokusu sarmıştı. Hao Fei biliyor muydu emin değildi ama en sevdiği çiçeklerdi bunlar. Nergisler, her zaman ona huzur vermişlerdi. Hatta öyle ki, hep beklemişti karşıdan. Belki bir gün birileri de bana bir buket nergis alır, derdi her uykusundan önce. Tabii o zamanlar bunun imkansız olduğunu kendine sık sık hatırlatırdı da.
"Neden beni hatırlatıyorlar?"
"İlk kez saçlarına dokunduğumda ne kadar yumuşak olduklarını düşünmüştüm ve bu bana tarif edemediğim duygular yaşatmıştı. Baksana... dokusu tıpkı senin saçların gibi yumuşak. Kokusu senin kokun gibi mis... Bulunduğu ortama tarifi güç bir huzur katıyor. Bembeyaz ve masum... Bir de kırılgan. Çabucak kuruyup gidebiliyor... Bu yüzden özenle bakmak ve hiç incitmemek gerekiyor. Tıpkı senin gibi. Nergisleri seviyorum."
"Hao Fei..."
"Ting! Ağlama.."
"sus ve sarıl bana."
ikisi birbirine sıkıca sarılırken içindekiler her zamankinden çok daha yoğundu. Uzun bir süre öyle kalmışlardı ama ikisine de oldukça kısa gelmişti bu uzunluk. Ayrılıp önce sağlık ocağına giderlerken Hao Fei, Xiaoting'in ellerini bir saniye bile bırakmamıştı.
"Hadi inelim."
"Önce elimi ver?"
"Benimle kalsa?"
"Şimdilik değil. Yukarıda tutarım korkarsan."
"Ne korkacağım be, koskoca adamım ben."
"İyi madem."
Bunun hemen sonrasında dediğinin tam tersi, dikişleri kontrol edilirken ve pansuman yapılırken Hao Fei resmen küçük bir çocuk gibi Xiaoting'in eline sıkıca tutunup sızlanmıştı. Diğeri onun bu tavırlarına gülüyordu. Oysaki istese katlanabileceği bir acıydı hissettiği. Sadece Xiaoting'in ilgisini istediğindendi bu tavırlar. Sevdiği adam, elinin üzerini yavaş yavaş okşadı, ona burada olduğunu hissettirmek istiyordu. Nihayet bu acı verici kısım bittiğinde el ele çıkmışlardı. Hiçbir şey umurlarında değildi artık. Başta çekinmeler, geri durmalar yaklaşık on dakika içerisinde kafalarında sona ermişti. Sürücü koltuğuna Hao Fei binmek üzereyken durduruldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Twitch
Romance"Benim hakkımda konuşmasını biliyorsa, beni yenebilmeyi de bilmeli." "Beni geçeceğine gerçekten inanıyor mu?" Birbirinden ölesiye nefret eden iki twitch yayıncısı ve zorla ayarlanan bir düello... Bu güçlü nefretin beraberinde getireceği hissi herke...