"Carl? Ge?"
"Uyanmışsın."
"Hao Fei."
"Şaşırmış gibisin."
Ensesini kaşıdı. Ne zaman gelmişti? Muhtemelen Wei için buradaydı. Başka bir nedeni olamazdı zaten. Peki dün... bir şeyler olmuş muydu? Ya bir şeyler dediysem, korkusu içine yayılırken dudak büzdü. Ne demiş olabilirdi ki?
"Dün sizi eve getirdim. Merak etme hiçbir şey yapmadım. Şimdi iyice ayılmanız için çorba yapıyorum. O kadar."
"Bir şey düşünmemiştim zaten."
"Öyle bakmadın."
"Artık düşüncelerimi de mi bilip, kontrol ediyorsun Hao Fei?"
"Keşke edebilsem Xiaoting."
Bir sessizlikten sonra hırsla mutfaktan çıktı. Hao Fei'yi olduğu yerde bırakmıştı. Wei yeni yeni uyanırken kafasını ovdu. Telefonunu aldı. Ayağa fırladı, gelen mesajlar Shou'dandı.
"Shou- beni yanına çağırmış. Beş dakika önce."
"Ne?"
"Gidiyorum."
"Wei bekle gidemez... sin..."
Yüzüne çarpılan kapıyla derin bir nefes verdi. Yerine oturdu. Şimdi Hao Fei ile evde teklerdi. Ne bok yiyecekti? Konuşamazdı... ne diyebilirdi ki zaten? Saçlarını dağıtıp koltuğa uzanırken tavanı izledi. Aklında bin bir türlü senaryo oynadı. Hiçbirinde uzlaşmadılar Hao Fei ile. Hiçbirinde içine mutluluk dolmadı.
"Xiaoting."
"Efendim?"
"Çorba hazır."
"Teşekkürler, zahmet oldu sana da."
"Hayır, sana yemek yapmayı seviyorum."
"O günkü kahvaltılıklar gibi mi?"
"Hmm- huh?!"
Şokla yanındakine dönerken kaşları çatıktı. Nereden öğrenmişti ki? Sadece bir hayran gibi davranmak istemişti. Biliyordu, kendini aksatacaktı... Ama zaten sonra eve Zhan'ın geldiğini gördüğü için tüm hevesi kaçmıştı.
"Çok güzel olmuşlardı. Akşam yemeğinde yedim."
"Kahvaltıda neden yemedin?"
"Zhan ile kahvaltı edeceğime söz vermiştim."
"Hm.."
Sessizleşti sonra uzun olan. İçine kaçtı tüm sesi, hevesi. Yerine oturup biraz çorbadan yedikten sonra bulaşıklarını yıkamaya girişmişti. Gitmek istiyordu. Bir an önce bu evden çıkıp gitmek. Dünkü adamla bu aynı kişi miydi? Hao Fei aklına dolanları sanki yaşıyor gibiydi şimdi.
*"hayır, seni sevdiğim için diyorum. Hao Fei~ yukarı gel bir kahve içelim miiyyyav!"
"Ne diyorsun lan hödük?"
"Wei, Ting. Durun artık."
"Wei ikizine söyle artık beni üzmesin."
"Üzme lan sen de."
"Nolur susun artık."*
Kendi kendine gülerken çalan telefonla irkilmişti. Xiaoting hevesle telefonu açıp karşısına koydu. Bu bir görüntülü aramaydı. Gelen sesi hemen tanıdı. Bu da nefesini kesmişti. Yani onlar... gerçekten... çıkıyorlar mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Twitch
Romance"Benim hakkımda konuşmasını biliyorsa, beni yenebilmeyi de bilmeli." "Beni geçeceğine gerçekten inanıyor mu?" Birbirinden ölesiye nefret eden iki twitch yayıncısı ve zorla ayarlanan bir düello... Bu güçlü nefretin beraberinde getireceği hissi herke...