talk

234 46 24
                                    

•••

Ellerini yanından geçtiği ağaçlarda gezdirip telefonundaki bildirim seslerini görmezden geldi. Son beş dakikadır en iyi yaptığı şey buydu.

Sarı saçlı bedene meraklı gibi gözükmemek için (kendi düşünceleri bu yönde??) tam saatinde gelmeye çalışırken yolu karıştırıp geç kalmıştı. Sahildeki kumlara ayak basar basmaz ise kendisinin aksine çoktan tepeye çıkmış ve günün son ışıklarını yüzünde taşıyan Hyunjin onu bekliyordu.

Birbirlerini gördükleri andan itibaren Seungmin adımlarını yavaşlatmış, Hyunjin ise gençle uğraşmak için art arda mesajlarını kesmemişti.

Yazdıkları önemli değildi, aşırıya kaçsa bile elinde telefon olmayan bedeni gördükçe rahatça içini döküyordu.

Her ne kadar şıpsevdi biri gibi görünse bile elbette o da birinden hoşlanabilirdi ve bunu istiyordu. Görünüşe göre Kim Seungmin hoşlanmak için gözünde gayet iyi bir profil çiziyor.

"Seni taşısam daha hızlı çıkabilirdik!" Yukarıdaki bedenin bağırmasına karşı gözlerini devirmeden edememişti Seungmin.

Ağaçların arasındaki gölgeler etrafında yoktu ve çantasıyla birlikte geniş boşluklu alanda batmakta olan güneş son ışınlarını kendisine yöneltiyordu. Evet, kesinlikle bundan hoşlanmamıştı.

"Ses vermeyeceksen bakmaya geleceğim!" Başını kaldırıp sulara doğru yüzünü dönmüş bedeni inceledi. Ayağıyla toprakta anlamsız şekiller çiziyordu. İfadelerini göremese bile sırıttığına emindi Seungmin.

Sanki bu ona yapıştırılmış bir ifade gibi geliyordu. İçten güldüğü ya da ciddi durduğu çok nadir an görmüştü. Aslına bakılırsa tanıştıkları kısa süre içinde ne kadar görebilirse.

"Geldim aptal. Telefonumu kafana fırlatmadan önce bırakır mısın mesaj atmayı?" Sonunda çıktığı düzlükte duruşunu düzeltip elindeki telefonu cebine atarak kendisine dönen sarı saçlı gence baktı.

Rahatlamak amaçlı nefeslerini dudaklarının arasından vermeye başlarken ilerleyip ondan önce kendini yorgunlukla yere bıraktı.

Sıcakta yürümek hiç ama hiç hoşuna gitmemişti.

"Eğer mesajlarıma dönseydin yukarı çıkmaya çalıştığın on dakika boyunca güzel vakit geçirebilirdik." Çantasını geriye itip kendisi gibi oturan bedene döndü anında. Kaşlarını çatmayı da ihmal etmemişti.

"Ne? Başına güneş mi geçti senin yoksa normal gevşekliğin mi?" Tam olarak aklından geçenleri söylemişti ve bu büyük bir kahkaha kazanmasına sebep olmuştu.

Öne eğilerek gülen bedenle birlikte kendisi de yüzündeki gülümsemeyi gizleyemezken başını çevirdi ve kendisini görmesini engelledi.

"Hadi ama. Okuduğunda şok olacaksın. Seni yukarıdan gördüğüm için kızarmana şahit ola-" Konunun gittiği yeri fark edip ani bir hızla göz göze gelmelerini sağlarken sözünü kesti.

"Neden benimle buluşmak istedin?" Ellerini geriye yaslayıp yüzündeki gülüşü küçültürken ensesine yapışan saçların verdiği rahatsızlıkla başını geriye bıraktı Hyunjin.

talking to the moon | hyunmin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin