•••
''Yalnız çekmeceler fena.'' Televizyon ünitesinin altına yerleştirdikleri dvd ve oyun konsollarına bakıyordu Jisung. Özellikle diğer arkadaşlarından da oyun kanallarının şifrelerini istemiş, her gece farklı bir şey denemelerini sağlayacaktı.
Evde aileleri olduğu için istedikleri kadar serbest kalamıyorlardı ve burası düşündekilerini yapabilecekleri kadar rahat olunabilecek bir yerdi. Eve girer girmez önce üst kattaki odalara eşyalarını yerleştirmişler ardından ise ilk önce içinde bulundukları evi keşfe çıkmışlardı.
''Ya onu geçin de burası inanılmaz sıcak olmaya başladı. Klima açın.'' Seungmin üzerindeki gömleği çıkarıp tişörtünü de çıkarmaya yeltenen Chris'le duvara monte edilmiş küçük kutucuğa yaklaştı. Birkaç ayarın sonunda on altı dereceye alınan klimayla hepsi esintinin önüne yerleşmişti.
Gerçekten dayanılamayacak bir sıcaklığı vardı ki bence yine de en büyük sorunları bu olmayacak.
''Mahallede hatta kasaba bizim yaşlarımızda birileri var sanırım.'' Elindeki peçeteyi boynunda gezdirip soğuğun saçlarını hareket ettirmesini hissederken konuştu en küçükleri.
''Cidden mi? Nerede gördün? İyiler mi? Hayır, hangi türü?'' Henüz geleli en fazla üç saat olmuştu, bu süreçte evden dışarı çıkmamışlardı. Daha önce buraya gelmemişlerdi ki hepsi elli yaş ortalamasının üzerini kapsayanların geldiğini düşünüyordu buraya. Yani bunu sormasını bir süre sonra mantıksız bulmuştu Felix.
''Babanla konuşurken marketten çıkan sarı saçlı bir afet gördüm.''
''Yuh abi, kızı anında kapmışsın. Tür diye sordum bir de kusura bakma.'' Jisung için kapattığı gözlerini açıp ufak bir bakış attı ve kendini arkasındaki koltuğa bıraktı.
''Kız değil erkek. Ki kapmadım, sadece iyi görünüyordu. Sanırım tek suçu bu havada siyah eşofmanla dolaşması.'' Chris gülüşünü serbest bırakırken çocuğun kafasını sorguluyordu. En az otuz beş derece olan bu yeri nem götürüyordu. Hepsi altlarına şortlarını geçirmiş havluyla dolaşmaya başlamıştı. Kısacası elbette bunu garip karşılamışlardı.
''Yalnız değiliz öyleyse. Tanışsak mı?'' Kendisini Seungmin'in yanına bırakarak kucağına yastık çekti Felix.
''Bence iyi olur. Ne kadar çok kişi o kadar eğlence.''
''O zaman çıkıp yemek yiyelim. Biraz dolanır denize gireriz. Denk gelirsek de tanışırız.'' Hepsi birbirini onayladığında klimayı kapatmışlar ve birkaç eşyalarını alıp oyalanmadan çıkmışlardı evden. Her ne kadar duş alıp rahatlamak isteseler de beş dakika sonra yeniden sıcaklayacaklarını biliyorlardı. Bu yüzden uğraşmamışlardı.
Anahtarı en büyüklerine atıp mahalledeki dar kaldırımdan yürümeye başladılar. Zaten sokaktan pek araba geçmediğini fark ettiklerinde ise arka arkaya gitmeyi bırakıp yola dağılmışlardı.
Bir iki evin bahçesinde çocuklarıyla eğlenen aile ve birkaç da giyim mağazası görmüşlerdi. Zaten kasabanın hemen çıkışında, ilçeye girmeden önce de bir alışveriş merkezi duruyordu. Büyük sayılmasa da eğlenip bir şeyler sipariş edebilecekleri bir yerdi.
Sokakları turlayıp hediye dükkanlarına girmelerinin ardından yemek yiyebilecekleri bir restoran görüp rahatlamışlardı. Fast&Food tarzı olsa da hallerinden memnunlardı, seviyorlardı sonuçta.
Etrafı inceleye inceleye sadece iki masanın dolu olduğu mekanda cam kenarına geçtiler.
''Sessiz bir yere benziyor. Fazla sakin, garip. Kararsız kaldım.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
talking to the moon | hyunmin
Fiksi Penggemar"or am I a fool who sits alone talking to the moon"