good days

336 55 9
                                    

•••

İlk günler olmasına rağmen yarısından fazlası boşalmış dolaba bakıp kaşlarını  çattı. Gece sıcaktan dolayı dolanıp durmuş, en sonunda bahçedeki hamakta uyuyakalmıştı. Arkadaşları ise gece boyu ona ses etmeyip sabahlarken dolabı boşaltmakta sakınca duymamışlardı. Buna sinirlenmişti Seungmin. Ya da öyle tahmin ediyordu.

Belki de bahane arıyordu.

Salondakilerden ses gelmeyince kapağı kapatıp hızlı adımlarını odaya yöneldirdi. Girdiği gibi ilk önce yerde yatan Chris'in kolunu çekiştirip kenara itmişti.

"Kalkın." Sarışın olan uyku sersemliğiyle ayaktaki gencin bacağına sarılırken yanağını sürtmeyi ihmal etmemişti.

"Bıraksana oğlum ayağımı. Bizi nasıl sana emanet ediyorlar aklım almıyor. Sen daha kendine zor sahip çıkıyorsun." Dediklerinin çoğu yanlış olsa da sinirlenecek yer arıyordu işte.

Ayağını zorla yerdeki yatan gençten kurtarıp bu defa Felix'in yanına ilerledi.

Acımadan kendini koltuktaki bedenin üzerine bıraktığında ilk başta tepki gelmemişti fakat sıcak diye söylenme cümleleri de gecikmemişti.

Sarı saçlı beden üzerindeki ağırlığı çözemezken klimanın kapalı olduğu odada sıcakla boğulduğunu hissetti. Ne olduğunu anlamak için doğrulmaya çalışırken sırtına yediği darbeler de sıcağın cabasıydı.

"Kalkınca görüşelim, sıcak diyorum sıcak!" Seungmin yüzüne yerleştirdiği memnun gülümsemesiyle doğrulurken son hamlesini yapıp sarı saçlı bedeni kolundan çekmiş ve yerle buluşmasını sağlamıştı. İşittiği küfürleri saymazsak üçte iki olmuştu. Çünkü Jisung Felix'in kalın ve boğuk sesine uyanmış, koltukta doğrulmuştu.

"Ne oluyor? Niye bağırdı bu?"

"Sabah sabah aranıyor. Defol Seungmin uyuyacağım." Omuz silkip yerden kalkmaya çalışan Felix'e bakıp kollarını göğsünde birleştirdi.

"Beş dakika içinde kalkmazsanız klimanın kumandasını saklayacağım. Chris hyungu da uyandırın."

Jisung gözlerini devirip kendini tekrar yumuşak yüzeye bırakırken çoktan sırtını salondaki üçlüye dönmüştü.

"Siz bilirsiniz." Acele etmeden kumandayı alıp mutfağa geçerken Felix tarafından izlendiğini biliyordu. Aldırış etmedi, büyük ihtimalle niye böyle bir şey yaptığını sorguladığını düşündü. Kendisi de sorguluyordu.

Kafasını dağıtmaya ihtiyacı vardı. Bunu çok net bir şekilde hissediyordu. Aklında saçma bulduğu bir şekilde sarı saçlı bedenin bakışları dönüyordu. Yarım gülüşü ve favorilerinde parmaklarını gezdirişi. Kendisine bir kez daha kızdı, birisinden bu kadar çabuk etkilendiği için sinirlendi.

Kısık sesle söylenerek dolaptan aldığı sütü tezgahtaki mısır gevreğinin yanına bıraktı. Bolca ikisinden de kaseye boşaltıp masaya yerleşti ve seslerin gelmeye başladığı salona karşı güldü.

talking to the moon | hyunmin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin