•••
[ Kim Seungmin ]
Elimin altındaki kitap odaklanmamı, hiçbir şey olmamışcasına omzumda durup nefesini boynuma üfleyen beden paniklememi, kulağıma farklı farklı gelen ufak sesler bağırmamı söylüyordu. Ne yazık ki henüz hiçbirini yapamıyorum.
Okumadığım sayfalardan biri daha Hyunjin tarafından çevrilirken titrek bir nefes aldım.
Dün yaşadığımız güzel anın üstüne eve dönüp bizimkilerin gönlünü almıştım, o ise dönüp annesine yardım etmişti. Buraya kadar her şey mükemmel.
Çünkü o kendi tabiriyle halı temizleyerek spor yapıp kaslarını geliştirdi, ben ise Felix'i kullanarak muhteşem bir tablo ortaya çıkardım. Yani bir sorun yok.
Bugün bir şeylere başladığımızı açıklamak adına buluşmamız dışında. Hepsinin tahmin ettiğini biliyordum fakat bir terslik vardı.
Kapıdan girdiğim an bağırmak adına ağzını açan Jeongin anında susmuştu. Minho hyungla sarılacağım zaman -ki bu ilk olacaktı- son anda geri çekilmişti ve Changbin, aslında konuşkan biri olduğunu olduğunu öğrensem bile geldiğim yarım saat içerisinde tek bir kelime çıkmamıştı ağzından.
Hepsinin ortak noktası ne biliyor musunuz? Evet, doğru bildiniz. Hyunjin.
Hyunjin'i gören yapacağı şeyi değiştiriyordu. Elbette bunun farkındaydım. Bu yüzden herkes kendi halinde takılıyordu.
Minho hyung ellinci defa Jeongin'e dönüp acıkıp acıkmadığını sorduktan sonra Chris hyung salladığı ayağını değiştirdi. Bu can sıkıcıydı. Tamamen sessizdik ve beklediğim tepki kesinlikle bu değildi.
Nefesimi seslice üfleyerek elimdeki kitabı kapattım. Hyunjin çenesini hareket ettirip dudaklarını kulağımın biraz altına bastırırken rahattım. Sabah buluştuğumuz andan beri temas halinde olmasından dolayı değildi bu rahatlığım. Daha gergin bir durumda olduğum için heyecanımı geri plana attığım için rahattım.
"Pekala, neler oluyor?" Omzumdaki baskı kaybolup eli kolumda bir yol çizerken hâlâ sessizce oturan altı bedende gezdirdim gözlerimi.
Duyulmamış gibiydim.
"Bir şey yaptı anlıyorum, hanginiz anlatıyor? Ya da durun, ben seçeyim. Evet o şanslı kişi sensin Hyunjin." Son cümlemde imayla döndüğümde kaşlarını kaldırmış ve oyuncu bir şekilde arkasına yaslanmıştı.
"Garip bir şey yok. İyi vakit geçirmiyor muyuz?" Kaşlarım çatılırken gülmeme engel olamamıştım.
"Hayır! Gürültülü değilsiniz bir kere."
Hep birlikte konuşarak oluşturduğumuz o kuru gürültü hoşuma gidiyordu çünkü eğleniyordum. Ama şu an bu sessizlik rahatsız ediciydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
talking to the moon | hyunmin
Fanfiction"or am I a fool who sits alone talking to the moon"