•••
''2503. Moon, yaşıtımız birilerinin gelmesi hoş. Ben Hwang Hyunjin.'' Seungmin zaten garip olan havayı germek istemediği için susarak arkasına yaslanırken diğerlerinden bir konuşma bekliyordu. Her zaman sonradan açılan kişi olduğunu biliyordu, bu yüzden akışına bıraktı. Çok geçmeden Chris büyükleri olarak olaya el atmıştı zaten.
"Buranın yaş ortalamasını biraz yukarıda beklediğimiz için bize de sürpriz oldu. Bang Christopher, Jisung, Felix ve Seungmin.'' Sırayla arkadaşlarını da katıp aradan çıkardıktan sonra sarışının arkasındaki gençlere bakmıştı. ''Sanırım grubumuz biraz benziyor. Hamburger?'' Tutuşmak için bekleyen çırayı ateşledi ve arkadaşlarının şaşırmasına izin verdi.
İki dakika içerisinde gerçekleşen tanışma başlangıcıyla birlikte çalışanın yardımıyla iki masa birleştirilmiş, isim tanıtımıyla da sorgulama işlemi başlamıştı.
''Neden buradasınız? Tatile eğlenmeye gelen birileri gibi durmuyorsunuz.'' Minho içeceği gelmediği için önündeki peçeteyle uğraşırken gözlerini yeni çocuklarda gezdiriyordu. Kendisi bu kasabayı en sık ziyaret eden aileye sahipti. Yani hepsinden daha çok burada zaman geçirip daha çok şey biliyordu ve bu dörtlüyü daha önce burada görmediğine emindi.
Chris gözlerini arkadaşlarına çevirip gönüllü ararcasına göz kontağı kurmaya çalıştı. Fakat arkadaşları anında gözlerini camdan dışarıya senkronize bir şekilde çevirirken yalnız bırakıldığını anlamıştı. Bu yüzden az sonra yapacağı açık anlatımda bir sakınca duymadı.
''Yanımdaki üç kişi yaz kursunda kulüpte bir grupla kavga edip kendilerince intikam amaçlı ufak şakalarla üstlerine gittiklerinde atıldılar. Burası ceza hücreleri, bende gardiyanları oluyorum.'' Jisung dudaklarını birbirine bastırıp elindeki kürdanı çaprazındaki çocuğun koluna batırdığında rahatlamaya başlamıştı.
Açık açık söylemesini tabiki de beklemiyordu. Bir an yaptıkları her şeyi anlatacağını bile düşünmeye başlamıştı.
''Atılmak mı? Hyung! Bunu bende denemek istiyorum demiştim! Nasıl bir duygu?'' En küçükleri olduklarını öğrendikleri Jeongin yanındaki abisine söylenmiş ve hemen ardından masanın üzerine eğilerek onları izleyen dört gence dönmüştü.
''Pas diyebiliyor muyuz?''
''Jeongin.'' Kardeşini belinden çekip eski yerine oturmasını sağlamış ve ardından hareketlerini kontrol altında tutmak için kolunu omzuna atıp kendine yakın tutmuştu Minho. Garip istekleri ve her şeyi denemek isteyen bir küçükle uğraşıyordu./uğraşıyorlardı.
Seungmin ise siyah saçlının kolunun altından kurtulmaya çalışan genci izliyordu. Bu halleri gözüne tatlı gelmişti. Tek kardeş olduğu için böyle şeylere pek şahit olmamıştı küçüklüğünde. Ama şu an bu hareketi her an yapan üç arkadaşa sahipti, olmayan kardeşinin yerini doldurabilecek kişilerdi onun için.
Kısa süre içinde konu dağıtılıp daha yakın zamandan konuşulmaya başlayınca Hyunjin içindeki düşünceyi susturamayıp atlamıştı.
''Seungmin, evet evet. O gün beni gören sendin.'' Adının geçmesiyle gözleri farklı bir yöne çevrildiğinde sesin sahibinde durmuştu. Kıvrılmış dudaklar yeniden ortadaydı ve bu defa daha yakındalardı. Olduğundan daha çok sıcaklamaya başladığında gözlerini takıldığı benden çekti ve hafifçe başını salladı.
Farklı bir şeyler dönüyordu ve yanıyordu.
''Siyah eşofman kafası bayağı farklıydı.'' Nereden geldiğini anlayamadığı gerginliğini atmak istercesine gülerek konuştuğunda sarışın olan yüzünü buruşturarak kafasını geriye atmış ve Seungmin'in dikkatini yeniden kendine vermesini sağlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
talking to the moon | hyunmin
Fanfiction"or am I a fool who sits alone talking to the moon"