G|42

1.8K 147 169
                                    

Multimedia: Gece.

Tuğkan - Belki de -medyadaki hâlini ben daha çok seviyorum :)

Sagopa Kajmer - Galiba

birkaç şey sormak istiyorum;

Can'ın, Gece'yi sevdiğini düşünen ya da sözlerine inanan var mı?

Emre'nin Gece'ye olan sevgisi hakkında ne düşünüyorsunuz?

o zaman iyi okumalar 🤍

...

Önümde soğumaya yüz tutmuş kahve bardağımın kenarında parmaklarımı gezdirirken derin bir nefes aldım. Yorgundum. Fazlasıyla.

Birkaç saat önce evime dönmüştüm. Ama aklım da benimle beraber miydi, onu bilemiyordum. Olmadık şeyler düşünüp, kendimden hiç beklemediğim tepkiler veriyordum. Değişmek değil de eski Gece'ye dönüyordum sanki ve bunu kesinlikle istemiyordum.

Ben, o eski Gece'den ölesiye nefret ediyordum. Eğer yeniden eskisi gibi olacaksam, bunun yerine ölmeyi tercih ederdim. Ama eski Gece olamazdım.

"Sen nereye?"

"Havaalanına geleceğim seninle."

"Gerek yok Yusuf, sen babamı yalnız bırakma şimdi. Hem Semih geliyor benimle." Sözlerimin ardından bana kırılmış bir şekilde baktığında mahcup hissetmiştim. Onu üzmek istemiyordum.

"Sence babam bu kalabalıkta yalnız gibi mi? Ha, yok ben kardeşim olarak Semih'i daha yakın görüyorum; onunla daha çok samimiyetimiz var yalnız kalmak isterim onunla dersen, ayrı."

"Saçma saçma konuşma. Kardeşim olan sensin o da kuzenim. Hem o benden büyük, istesem de küçük kardeşim olamaz yani." Hafifçe gülümseyip onu neşelendirmek için hafif alayla söylediğim cümleler işe yaramış, yüzünde ufak bir tebessüme yol açmıştı.

"Gidelim o zaman."

Semih bizi arabayla havaalanına götürürken yol boyunca Yusuf ile konuşmuştuk. Yorgundu, eksikti, kırıktı... Acısı çok büyüktü. Kaybı gibi. Bense hâlâ ne hissettiğimi bilmemekle beraber Yusuf'u dinlerken bir elimle de cebimdeki mektubu sıkıp durmuştum. Ta ki havaalanına varana dek.

Havaalanı vedalaşmalarla beni zaten farklı duygulara bürümüşken gözlerimin değdiği şahıslar her şeyi karman çorman bir hâle getirmişti. Orada gördüğüm kişilerin bana ne hissettirdiğini kendim bile kavrayamazken bu anlamsızlık bünyeme ağır gelmişti artık. Yusuf ile son kez sarılıp saçlarını okşadıktan sonra hızla arkamı dönüp son kontrol kısmına ilerledim.

Ne Can'a ne de sarıldığı sarışın kıza bir kez dahi dönüp bakmadan. Gülüşmeleri, hasret gideriyor gibi olmaları umurumda değildi. Ona dair istediğim tek şey benden uzak olmasından başka bir şey değildi, olamazdı.

Daha birkaç saat önce yaşadıklarım hızla gözlerimin önünden geçerken kendi kendime sinirlenip ayağa kalktım ve zaten soğumuş olan kahveyi lavaboya döktüm.

Düşüneceğim ya da düşünmem gereken daha önemli şeyler vardı. Hatta belki de yas tutmam gereken.

Belki de yalnızca oturup sınavlarıma hazırlanmalıydım. Ama biliyordum ki kafamdaki sesler odaklanmamı engelleyecekti. Ne yapacaksam yapacaktım ama başı mektubu okumak çekecekti.

Her ne kadar kendimi buna hazır hissetmesem de okuyacaktım. Çünkü biliyordum ki ne kadar ertelersem erteleyeyim kendimi asla hazır hissetmeyecektim. Tekrardan geçmişi hatırlatacak şeyler muhakkak ki olacaktı ve ben buna nasıl hazır hissedebilirdim ki?

GEÇMEMİŞ | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin