G|22

3.1K 227 148
                                    


'Kasım 2016'

Okuldan çıktığımda gözlerim direk güvenliğin oraya kaymıştı. Çünkü bazen Can okuldan erken çıkardı ve okullarımız arasındaki mesafe çok olmadığından benim okuluma kadar yürürdü. Malesef onun gittiği liseyi tutturamamıştım. Benim puanım daha yüksekti ve bu yüzden bir Fen Lisesinde okuyordum.

Gözlerim bir süre sonra aradığını bulmuş, ayaklarımsa beynimin komutuna uyup, genişçe gülümsemeye başlayan suratımla beraber ona ve yanındaki arkadaşına doğru ilerlemeye başlamıştı.

Tahminen bir iki ay içerisinde mahalleden taşınacaktılar. Yeni aldıkları ev, henüz tadilat aşamasındaydı çünkü. Bu yüzden üzgündüm ama o hep yine de görüşeceğimizi söylüyordu.

"Naber?" Benim içten gülümseyen yüzüme karşı onun yüzünde ufak bir tebessüm bile yoktu. 

"Normal. Hadi." Biraz garip davranıyordu ama bunu taşınacak olmalarına bağlıyordum. Sonuçta yıllardır doğup büyüdüğü mahalleden ayrılıyordu.

Durağa geldiğimizde pek kimse yoktu ve bizde kaldırımın kenarına oturup otobüs beklemeye başlamıştık. İki de bir of'lamaları dışında çok sessizdi, sürekli telefonu ile uğraşıyordu ve bu hoşuma gitmiyordu. Arada bir durup bana bakıyor sonra sırıtır gibi olup tekrar telefonuna geri dönüyordu. Tam konuşacağım sıra telefonum çalmıştı. Hırkamın cebinden çıkarıp arayana baktığımda 'Babam' yazısını gördüm. Tam yanıtlayacağım sırada Can elini uzatıp telefonumu elimden çekti.

"Ne yapıyorsun Can? Versene telefonumu."

"Önce beni dinle. Şimdi söyleyeyim ki bitsin bir an önce. Fazla bile uzadı." Sırıtarak konuşması daha fazla sinirlerimi bozuyordu.

Sertçe, "Ne saçmalıyorsun sen?" dedim.

"Bitsin artık. Ben ayrılmak istiyorum." Bir an olduğum yerde kalakaldım. Ayrılmak mı istiyordu?

"Ne?"

"Duydun işte. Herhalde seni gerçekten sevdiğimi falan sanmadın? Bi' sen kalmıştın, sende tamam olduğuna göre artık gönül rahatlığıyla taşınabilirim." Gülerek bunları söylerken, ben şokla ona bakıyordum.

"Zaten çok bile beraber kaldık. Hadi yine iyisin, rekor sende. Hadi Cengiz." Telefonumu kucağıma bırakıp ayaklandı ve Cengiz denen çocukla uzaklaşmaya başladı.

Her bir adımında gözlerimden bir yaş düşüyordu. Sahiden bırakıp gitmiş miydi beni?

Kucağımda titreyen telefonuma baktığımda yine babam arıyordu. Sinirle telefonumu kökünden kapayıp gelen otobüsü umursamadan eve doğru yürümeye başladım.

İçimdeki bu his... Belki yürürsem geçerdi.

Ama ben aptal gibi daha yolun yarısındayken bir kaldırım kenarına çökmüş hıçkırarak ağlamaya başlamıştım. Ben onu bu kadar çok severken o beni kolayca arkasında bırakıp nasıl gidebilmişti?

Ne yani hiç mi sevmemişti beni?

Yalan mıydı o gülümsemeler, değer veren haller, o gözler...

Ama neden? Ben ne yapmıştım ki ona? Sevmek dışında ne yapmıştım?

Sanki daha öncesinde bile hiç arkadaş olmamışız gibi davranmıştı. Ben bunları hak edecek bir şey yapmamıştım. Hem ilk o dememiş miydi seni seviyorum, diye? Ben daha kendi duygularımı açamadan o demişti. Nasıl, inandın mı, diyebiliyordu? 

Yaklaşık bir buçuk saat kadar eve geç varmıştım. Kapının önünde anahtarı çantamdan çıkarıp sakince içeriye girmiştim. Esmer olmanın verdiği avantajla ağladığım çok belli olmuyordu.

GEÇMEMİŞ | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin