G|24

3K 234 122
                                    


Gözlerimden akan bir yaşı hızlıca elimin tersi ile silip saatlerdir pozisyonumu bozmadığım koltuğumda, hafifçe dikleştim.

"Bu. Bu kadar. Hayatımı nasıl da sikip bir kenara atışınızı bir de benim ağzımdan dinlemek, egonu okşamış olsa gerek. Hatta devam edeyim istersen, İzmir'de ne gibi adaptasyon, kabullenme sorunları yaşadığımı falan da anlatayım? İster misin? Kuzenim dışında tek bir arkadaşımın bile olmadığını mp3 ve ödevler için bilgisayar dışında teknolojik bir alet kullanmadığımı... Bunları da dinlemek ister misin? Yoksa sebep olduğun, bile isteye mahalleden göndermeye çalıştığın ve başardığın kızın bu boka dönen hayatı seni tatmin etti mi?"

"İyi eğlendiniz mi bari? Kız harbiden onu seviyorum sanmış yaa şaka gibi, dedin mi?" Daha fazla söylemek, anlatmak istediğim şeyler vardı ama o kadarına gücüm yetmezdi sanırım. Yaşadıklarımdan sadece bu kadarını bilseler yeterdi sanırım.

Ya da yetmezdi.

"Biliyor musun sevgili orospu çocuğu, ben hala bile ailemle görüşmüyorum. Yeni bir kardeşim doğmuş, sadece fotoğrafını gördüm. Senin yüzünden! Sen ve o siktiğimin çocukça oyunları yüzünden!"

Başımı önce Batuhan'a doğru kaldırdım. Batu, kızarmış gözlerle bana bakarken gözlerimi Can'a çevirdim. Ne hissettiğini kestiremiyordum.

Pişmanlık mıydı yoksa? İşte buna gülerdim.

Aniden gelen alkış sesi ile başımı hızlıca dış kapının olduğu koridora çevirdim. Benimle beraber Can ve Batu da dönmüştü oraya.

Erdem duvara yaslanmış ellerini birbirine vuruyordu. Nasıl girmişti eve? Can kapıyı kapatmamış mıydı? Ne zamandandır oradaydı ve ne kadarını duymuştu?

Can ayaklanırken hemen ardından ben ve Batu da ayağa kalkmıştık. Merakla olacakları beklerken Batu'nun yapmasını beklediğim şeyi, Erdem'in yapması beni şoka sokmuştu.

Erdem, "Lan sen nasıl bir pezevenksin oğlum? Ulan orospu çocuğu, hiç mi utanmadın lan öyle konuşurken?" derken hızlıca Can'ın üzerine atlamış ve suratının ortasına kafasını gömmüştü. Benim gözlerim büyürken aynı zamanda Erdem'in sözlerinin ne anlama geldiğini düşünüyordum.

Yine mi?

Yine mi aynı şeyi yapıp benim hakkımda herkese ileri geri konuşmuştu?

İzmir'e gitmek için evden çıktığım gün mahalledeki herkesi toplayıp, sokağın ortasında benim hakkımda saydırmış, dalga geçmişti. Emir, Ali, Sude, Melis.. Hepsi onun yanında olmuş tek biri beni savunmamıştı. Batu o zaman yoktu, nedenini hala bilmiyordum. Ama o günden sonra iletişimleri kopmuştu, onu biliyordum.

Ben gittikten sonra da Melis durmamıştı. Bu kez sosyal medya üzerinden oyunlarına devam etmişti ama kuzenimin teknoloji ile arası çok iyi olduğundan, kolayca engelleyebilmiştik onu. Zaten eniştem, halam ve o da olmasaydı.. 

Şimdi de yeni hatta uzun bir süre sonra ilk kez edindiğim arkadaşlarıma, arkamdan atıp tutmuştu anlaşılan.

Ondan tiksiniyordum.

Can da Erdem'e karşılık vermeye başladığında Batuhan olaya dahil olmuş ama ayırmak yerine o da Can'a vurmaya başlamıştı.

Batuhan tamamdı da,

Bu konuşma Erdem'i neden bu kadar ilgilendiriyordu?

Kim iki günlük komşusu için yakın olduğu bir arkadaşını döverdi ki? 

Olanlar benim evimde olmuyormuş gibi üçüne beni göremeseler bile son bir bakış atıp, tepkisizce kapıya dopru yürüdüm. Zaten açık olan kapının önünde hızlıca spor ayakkabılarımı giyip sadece ince bir sweatshirt ile olmamı umursamadan kendimi evden dışarı attım. Merdivenleri inerken hızlanmaya başlamıştım, saatlerdir kendimi ağlamamak için kasarken gösterdiğim gayret bir anda bitmişti ve yaşlar teker teker yanaklarıma süzülmeye başlamıştı.

Binanın kapısını sertçe açmıştım ki aynı anda dış taraftan iten iki kişi yüzünden dengem bozulmuştu ve sendelemiştim.

Mert ve Emre.

Hızla yanaklarımı bir işe yaramasada silip kızarmış gözlerle gülümsedim.

"Hoş geldiniz. Yalnız, benim evdeler ve merak etmeyin, kapı açık." Bakışlarına dikkat etmeden son kez gülümseyip hızlıca kapıdan çıktım.

En son gördüğüm şeyse Mert'in küfrederek hızlıca merdivenleri tırmanışıydı.

•mai passato e non passerà mai

🌠

GEÇMEMİŞ | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin