-1-

302 20 21
                                    

Dudaklarımı iyice kenetleyip hıçkırık kaçmaması için ellerimle bastırdım. Resmen kalbim acıyordu. Bu böyle bitmemeliydi.

Ardı arkası kesilmeyen gözyaşlarımın biteceği yok gibiydi. Aklıma geliyor kendime lanetler yağdırıyordum. Ama pişman değildim orası ayrıydı.

Saatlerdir ağladığım konu ise kitabın sonunun mutlu biteceğini sanmamdı. Deliler gibi birbirlerini seven fakat asla kavuşamayan best çiftlerim ilk baş da kavuşamamış tonlarca acı çekmişlerdi. Şimdi ise ölüm sahnelerini okuyordum. Sinirle ama dikkatle kitabı ayak ucuma fırlattım. Bir iki saat daha o sahneleri gözümün önüne getirip ağlayacaktım çünkü.

Yatağımda cenin pozisyonu aldım ve 300 küsür sayfalık kitabımda ki karakterleri kalbimin en değerli köşesine gömdüm. Aptalca olabilirdi bir kitap için ağlamak ama ben hepsine alışmış hepsini benimsemiştim. Hele aralarında geçen o son konuşma kalbimi paramparça etmişti. Bir anda ciddileştim. İçimden Tanrıya dua ettim. Umarım böyle şeyler yaşamazdım.

Kapım gürültüyle açılır açılmaz kızarmış gözlerim ve burnumla hızla gelene döndüm. Abim otuz iki diş sırıtarak bana bakıyordu fakat yüzümü görür görmez gülümsemesi saniyesinde solmuş acele ile yanıma koşmuştu.

"Abicim lütfen iyi olduğunu söyle bana. Kim ne yaptı? karnın mı ağrıyor?"

Abimin korumacı ve endişeli tavırlarını seviyordum. Beni kardeşten de öte görüyor babalık yapıyordu. İki sene önce trafik kazasında kaybettiğim annem ve babamın yerini abilerim ve ablam asla arattırmıyordu.

Ellerimle kitabı gösterdim.

"Mutsuz son" dedim burnumu çekerek. Gözleri şaşkınlıkla açılsa da toparlayıp yumuşacık bir gülümseme ile kollarını bana sardı.

"Abisinin gülü onun bir kitap olduğunu biliyorsun öyle değil mi? Üzülmeye değmez, benim yumuşak kalpli prensesim"

Başımın üzerine kondurduğu öpücükle içimde ki hüzün son bulsa da cümlelerine karşın omuz silktim.

Kollarını yavaşça çözüp bakışlarını yüz hizamda durdurdu.

"Hımm, gözlerine bakılırsa 45 dakikadır ağlıyorsun. Bunun cezasını gülerek çekeceksin prenses"

Kaşlarımı çatıp söylediklerini ilk başta anlamasamda uzun kemikli parmaklarını karnımda hisseder hissetmez bastım kahkahayı. Acımadan gıdıklıyor gülmekten dökülen gözyaşlarıma aldırmıyordu.

"A-abiiiii" kahkaha atarken konuşmak ne kadar da zordu öyle. Ellerini çekmeye çalışıyor tekmelerimle uzaklaştırmaya çalışıyordum ama o gerçekten de çok güçlüydü. Karşı koymam imkansız görünüyordu.

Biraz daha gıdıkladıktan sonra, yorgun halimle ve yaşlı gözlerle abime baktım.

"Heeey gülmekten nefessizlikten ölüyordum, intikamım kötü olacak abi, yandın sen" dedim ve karşısında sırıtmaya başladım.

"Bekliyor olacağım fıstık"

Yanağımdan Bi makas alıp adını bağıran ablamın yanına gitmek için ayaklandı. Arkasından onu tatlı tebessümüyle izleyen bir adet kardeşini yani beni bırakmıştı.

İki abim ve bir ablam vardı.

Ailenin en küçük üyesi bendim. Az önce beni gıdıklayan en büyük ve en iyi anlaştığım abimdi. Yirmi beş yaşında olmasına rağmen benimle çocuk gibi oyunlar oynar beni mutlu etmek için her şeyi yapardı. Ayaz abimin içi dışı birdi. Annem ve babam ölmeden önce bir nişanlısı vardı fakat onlar ölünce kendisini bize bakmak zorunda hissettiğinden nişanı atıp tüm odağını bize verdi. Her ne kadar üzülsek de ablam ile kararına saygı duyduk. Onu seviyordum diğer abim gibi değildi.

KANAYAN YARALARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin