Çaresiz olmak ve çaresiz olduğunu bilmek ne kadar da iğrenç bir duyguydu şimdi anlıyordum.
Vücudum zangır zangır titriyordu. Bu sefer soğuktan değildi. Fiziksel hiç bir şey hissetmiyordum hatta.
Korku, endişe, pişmanlık, acı, hüzün ve daha nicesi...
Elimde düzgün, canını yakmamaya dikkat ettiğim ve sıkıca tuttuğum kuş karşımda ise yanan evim. Üst kattakiler endişe ile aşağı iniyorlardı. Son gelenler hunharca öksürürken transtan çıktım.
"Hayııııııır"
Boğazım yırtılırcasına bağırdım.
"İtfaiyeyi arayın, yardım edin nolur"
Beni fark edenler yanıma gelmek beni sakinleştirmek istiyorlardı ama hislerimin karmaşasından onları göremedi gözlerim.
İçeriye girip uyandıracaktım abilerimi, ablamı. Gözlerim kısa bir an kuşu tuttuğum elime kaydı ama oda yoktu. Koşarak karşıya geçtim. Açık olan pencereme tırmanmak istedim. Ellerimi pencerenin kenarlarından destek alarak sıkıca tuttum. Patlayan camın kenarları, avuçlarıma batan kırık ve sivri camlar umurumda değildi. Sağ bacağımı attım. İçeriye girmeme ramak kalmışken belimden kuvvetlice çekildim.
Tepiniyordum. Arkamdakine olabildiğince zarar vermeye çalışıyordum. Beni tutmak yerine onları kurtarmalılardı. Bağırıyordum, ağlıyordum yerimde bir an olsun bile durmuyordum. İçeriye girmeliydim.
"Bırak beni"
Öyle bir bağırıyordum ki akcigerlerimin sızladığını hissettim, ama bu gram umurumda değildi. Önümde duran itfaiyeye umutlu gözlerle baktım ve son ses bağırmaya devam ettim.
"Abi, abla nolur beni bırakmayın"
Arkamda beni tutan kişi bir şeyler sayıklasa da gözüm görmüyor kulaklarım duymuyordu. Sicim gibi akan gözyaşlarımın yeri asla kurumuyor arkası kesilmiyordu.
Bir an durdum. Arkamdaki'nin ellerini biraz da olsa gevşetmesini bekledim. Kısacık bir an da olsa orada hiç bir şey yapmadan beklemek ruhuma derin darbeler atıyordu. Ruhum sanki bedenimden çekilir gibi oldu. Beynim olacakları bir bir gözümün önüne getiriyordu. Mantık kavramını yitirmiştim.
Belimde hissettiğim gevşeklik ile arkaya doğru salladığım tekmem ve son hız koşmam bir oldu. Kalabalık kendini ateşlerden oldukça uzak tutuyorlardı.
"Korkaklar" diye bağırdım yine avazım çıktığı kadar. Koluma yapışan güçlü parmaklardan yine bir şekilde kurtuldum ve kapıya doğru ilerledim. Penceremin önü oldukça kalabalıktı girmem imkansızdı. Alevleri söndürmek için kalın hortumdan sıçrayan buz gibi su bedenime değdikçe yakıyordu. Yanıyordum. Kalbim onların ölme yada her hangi bir zarar gelmesi haberine dayanamazdı.
Giriş kapısından geçer geçmez sıcak hava her yerimi kapladı ama umurumda değildi. Ayaz abimin ben geldim prensesim demesini ablamın iyiyim bir tanem korkma demesini istiyordum. Poyraz ise bir şey demese de oldurdu. Yeter ki iyi olsunlar.
"Lütfen tanrım onlara bir zarar gelmesin lütfen yalvarıyorum."
Evimizin kapısına ulaşamadan belimden tekrar tutuldum. Acizliğime ve güçsüzlüğüme ağır küfürler saydırıyordum. Arkamdan beni tutan kişi saçlarıma dokunuyor bana sarılmaya çalışıyordu. Niyetinin ne olduğunu anlayamıyor birde onun korkusunu çekiyordum.
Güçsüz düşen bedenim ile birlikte iki dizimin üstüne düştüm. Arkamdan sımsıkı belimi tutan kuvvetli kolu kırmak istedim.
Debelenmem durmuş olsa bile bağırmaya devam ettim. Belki abim yada ablam duyup bana acırdı ve beni bırakmaktan vazgeçerlerdi.
![](https://img.wattpad.com/cover/263073742-288-k262535.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANAYAN YARALAR
ChickLitBazen, tutunacak dal ararız ama kiminin sağlam kimininse çürük olduğunu göremeyiz... Saplantılıydım belki de ama masumdum. Göz göre göre acı çekmek ise alışkanlık olmuştu... SADECE 1. BÖLÜMÜ OKUMAYA BAŞLAYIN DEVAMI GELECEKTİR:) ❤️