-6-

99 13 39
                                    

Belki de en çok özleyeceğim şey sabahları mükemmel bir şekilde uyanmaktı. Şimdi ise kaburga kemiklerimi kırmak istercesine dürten kişiye inat gözlerimi açmıyordum.

Bir kaç söylenme sesinden sonra ağrıyan ve uyuşan yerlerim için diğer tarafa döndüm. Dün gece babam bana güçlü olmamı söylemişti. Onun sözünden asla çıkmayan birisi olarak bu dediğini layığı ile yerine getirecektim.

"Biliyorum Ateş bey ama uyanmıyor yavrucak"

Duyduğum ve kavradığım sesin üzerine yüzümü buruşturmadan edemedim. Sanırım beni kaldıramayınca çareyi Ateş'i çağırmakta bulmuştu.

"Sen dışarı çık"

Kapı kapanma sesi ile birlikte kalbimin korkudan gümbürdemesi aynı zamanlı olmuştu. Oda da yanlız kalmıştık ve bu oldukça rahatsız edici bir durumdu benim için.

Korkma.

Duyduğum ses üzerine gözlerim hızla açıldı. Etrafa göz gezdirdim fakat tanımadığım o sesin kime ait olduğunu anlayamadım. Sanırım artık delirme noktasına gelmiştim.

Harika!

"Yataktan kalkmama sebebin nedir? Böyle bir lüksün olduğunu düşündüren şeyi de merak etmiyor değilim doğrusu" dedi alay ve öfke kokan sesiyle.

Omuz silktim. Gözlerim tekrardan kapandı. Sanki onu takmıyormuşum gibi cevap verdim. Ne kadar başarılı oldum bilemiyorum tabi.

"Hastayım, bir şey mi vardı?" sesim hastalığın vermiş olduğu etki ile değişik çıkmıştı. Beni anlayabileceğini sanmıyordum. Karşımda gördüğüm adam kendinden başka kimseyi düşünmüyormuş gibi gözüküyordu.

"Hasta olman bir şey ifade etmiyor" dedi ve baştan sona beni süzdükten sonra boğazını temizledi.

"Kadınların kalbini kırmayı pek sevmem ama berbat görünüyorsun." demesinin ardından bu sefer alay ve öfkeyle bakan bendim. Ama çok uzun sürmeden bakışlarımı yere sabitledim.

Halsizlik vücudumu oldukça yorgun düşürüyor göz kapaklarımı benden izinsiz aşağıya çekiyordu. Alnımda hissettiğim sert, büyük ve soğuk el ile rahatlamadan edemedim. Her ne kadar içim ürperse de soğuk çok iyi gelmiş tavan yapan ateşim saniyelik dokunuşla düşmüş gibiydi.

"Siktir!, yanıyorsun kızım sen"

Çektiği eli ile boşluğa düşmüş gibi olsam da umursamadım. Gözlerim kapanmış sayıklamaya başlamıştım. Ateş'in gür sesi odada ki duvarlara çarpıp kulağıma ilişti. Birisine sesleniyor olmalıydı. Uğuldayan kulaklarım dışarıda ki sesleri anlamamı engelliyor bana hiç de yardımcı olmuyordu.

Dakikalar birbirini kovalarken kolumda hissettiğim sızı ile gözlerim aralanmaya çalıştı. Tekrar bir el hissettim alnımın üzerinde. Öncekinin aksine yumuşak ve küçüktü bu seferki el.

"Çok tatlı, bitkin düşmüş belli, dinlensin biraz kızı rahatsız etme lütfen abi"

Bunlar son duyduklarım oldu. En son hissettiğim ise saçlarımın bir abla şefkatiyle okşanıyor oluşuydu.

#*-*-*-*-*#

"Uyan hadi güzelim, aç gözlerini de karnını doyuralım."

Saçlarım da hissettiğim parmaklar ile yüzüme yayılan gülümsemeye engel olamadım. Naif ve bir o kadar da kibar sesi kulağıma ninni gibi gelmekten başka bir işe yaramıyordu.

"Gülümsediğini gördüm, beni kandıramazsın" dedi güldüğüne emin olduğum kişi.

Aralanan gözlerimi bir kaç saniye ışığa alıştırdım ve yanı başımda ki belki de burada ki en iyi bulduğum kişiye çevirdim. Her ne kadar ilk defa görüyor olsam da insanların kalbi, davranış ve yüzlerine illaki yansıyordu.

KANAYAN YARALARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin