Yüzleşmek çoğu zaman insanların işine gelmiyordu. Kaçmak kolaydı. Ve bence en mantıklısı da oydu. Yüzleşmek benim için cesaret istiyordu. Şimdi ise hassas olan midem çoktan bulanmaya başlamış yüzümün hatta bütün vücudumun kanı çekilmişti.
İlk defa bu denli baskın hisler hissederken ve kendime bile itiraf edemezken bunu Onur'un bilmesini asla istemezdim. Dolan gözlerime lanet etmeye fırsatım olmazken durumdan kurtulmak amaçlı Ateş'e yalvaran gözlerle bakıyordum. Bu evde zaten ne olduğum bile belli olmazken ben yine imkansıza göz dikmiştim.
"Bilmen gereken bir şey olsaydı zaten gelir söylerdik" diyen Ateş'e minnetle baktım. Oda kahvesini alıp iyice arkasına yaslandı ve erkeklere özel bir şekilde bacak bacak üstüne attı. Kuruyan boğazımı ıslatmak adına Onur'a hiç bakmadan önümde ki meyve suyuna uzandım ve büyük bir yudum aldım.
"Öyle olsun bakalım" diyen Onur yanağımdan makas aldı ve önüme mor kaplı ve daha önce yemediğim bir lezzet de olan çikolatayı uzattı. Onu görür görmez yüzüme yayılan sıcacık gülümsemeyi engelleyemiyordum. "Teşekkür ederim" dedim çikolatayı almadan hemen önce.
"Eee" dedi Onur. "Aranızda ki buzları eritebildiniz mi?"
Kafamı olumlu anlamda salladım ve gözlerimi Ateş'e kaydırdım. Dikkatle beni süzüyordu. Sanırım kardeşine olan yaklaşımlarını kafasında ölçüp biçiyor ve ne olduğunu kavramaya çalışıyordu.
"Ailemizin yeni üyesi" deyip kafası ile beni gösteren Ateş'in ne dediğini ilk on saniye kavrayamadım. Günlerdir keder ve hüzün yüzünden akan gözyaşlarım ezberledikleri yolları bu sefer mutlulukdan kat ediyorlardı. Omuzuma güçlü birer kol sarıldı ve kendine çekti. Onur'un huzur ve günaha davet eden kokusu her tarafımı sarmalarken kalp atışlarımı duymaması için içten içe yalvarıyordum. Kaburga kemiklerimin, kalbimin her çırpınışında kırılma seviyesine geldiklerini hissediyordum. Bu, bu mükemmel bir histi. Göbeğimin üzerinde veya içerisinde uçuşan kelebekler ruhumu huzurla dolduruyordu.
Göz yaşlarım Onur'un siyah tişörtünü ıslatırken ağlamamı durdurmaya çalışıyordum. İyi olan bütün duygularımın yerini ablam ve abimin silueti almış bu sefer de hüzün ve acı ile dolmuştum.
"Şşş sakin ol Yağmur, her şey çok güzel olacak söz veriyoruz"
Bir kaç dakikanın sonunda Ateş boğazını uyarıcı bir şekilde temizledikten sonra Onur'un kollarından ayrıldım ve kafamı yere eğdim.
"Bunu sana borçluyuz Yağmur, bir gün her şeyi tüm gerçekliğiyle öğreneceksin ama o zamana kadar bizimle kalmanı hepimiz çok istiyoruz ve kalacaksın da, sözlerimin ikiletilmesini sevmem çünkü"
Gerçekler... Hangi gerçeklerden bahsediyor olabilirdi ki?
Ahh boşver zamanı geldiğinde diyor nasıl olsa.
İçimde ki sese kulak verip yüzümde ki gülümseme ile kafamı olumlu anlamda salladım.
"Ben herşey için çok teşekkür ederim. Başta hiç bu kadar iyi insanlar olacağınız aklımın ucundan bile geçmezdi." dedim ve bakışlarımı elimde ki çikolataya çevirdim.
"Lafı bile olmaz canım ne demek" diyen Onur'a kocaman bir gülümseme ile karşılık verdim. Mavi gözlerini yakından görmüştüm. Göz bebeğinin kenarları yeşildi ve koyulaşarak maviye dönüyordu. Saçları hem bir serseri gibi dağınık hemde bir beyefendi gibi oldukça bakımlı ve düzenliydi.
"Hey öyle bakma yoksa bana aşık olduğunu düşünmeye başlayacağım" der demez elim ayağım boşalır gibi oldu, ne yapacağımı bilemez bir şekilde bakışlarımı Onur'dan başka her yerde gezdirmeye başladım ve uyuşan beynimin açılması için zihnimi çalıştırmaya çalışıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KANAYAN YARALAR
ChickLitBazen, tutunacak dal ararız ama kiminin sağlam kimininse çürük olduğunu göremeyiz... Saplantılıydım belki de ama masumdum. Göz göre göre acı çekmek ise alışkanlık olmuştu... SADECE 1. BÖLÜMÜ OKUMAYA BAŞLAYIN DEVAMI GELECEKTİR:) ❤️