"Sevgi biraz da böyle bir şey herhâlde, karşınızdakinin mutluluğunu ön plana almak,'Önce,sen' demek,diyebilmek!"
Bir kaç kere okuduğum bu satırı aklıma yer etmiştim,derin bir nefesle kapattığım kitabı bir solukta okuyup bitirmek istiyordum.Ama kıyamıyordum da aynı zaman da.Büyük bir çelişkiydi.
Yine Hazal'ın uyumasını fırsat bilip hastanenin önünde ki banklardan birine oturmuştum.Gözlerimi kapatıp rüzgarın yüzümde dans etmesine izin vermiştim,bana var olduğumu hissettiren 3-4 şeyden biriydi.
Belki de var olmaya ihtiyaç duyduğum içindi.
Çalan telefonum ile bıkkınlıkla gözlerimi araladım,karşımda bir anda buz gibi suratını görünce korkuyla geri çekildim.
"Ne yapıyorsun?"
Sorduğum soruya cevap vermedi,bana doğru eğilmiş olan yüzünü geri çekip yanıma oturdu.Elinde ki kahvesinden bir yudum alıp düm düz ileriye bakmaya başladı.
Israrla çalan telefonumu cebimden çıkardığım da,aramasını beklediğim kişiyi görmüştüm.Daha fazla beklemeden açtım.
"Ne oldu?"
"Bir şey mi olması gerek?Kızımsınız siz benim."
Sinirle soludum,baba olmak çok farklı bir kavramdı.O bu kavrama yakışmayacak kadar kötü bir adamdı.
"Hazal kızın olabilir,ben değilim."
Her zaman ki gibi bunu da geçiştirdi.
"O nasıl,durumu iyi mi?"
Ne diyeceğimi bilemedim,ufacık bir an bile onun ölme düşüncesi beynimden geçse yerle bir oluyordum.Telefonu kulağımdan çekip derin nefesler aldım,ağlayan bir insan olmamıştım hiç bir zaman.Ama sevgi büyük bir zaaftı.Hazal kadar kimseyi sevmiyordum.
Telefonun elimden alındığını hissettim,sakince kahvesini yudumlayıp çok normal bir şey yapıyormuş gibi konuştu.
"Ben doktoruyum,evet şu an iyi,elimizden geleni yapıyoruz,olur aramasını söylerim,siz de hoşçakalın."
Kapattı telefonu,elime verdi sonra.O sustu bende sustum.
Sessizlikte iyi bir anlaşma biçimiydi.
Bir şeyi unutmuş gibi elini önlüğünün cebine attı,elinde gördüğüm bileklik ile hızlıca bileğime baktım.
Yok olduğunu gördüğümde elinden bilekliği aldım aynı hızda.
O bana annemden kalan tek şeydi.
"Nerede buldunuz bunu?"
"Koridorda."
"Bu kadar mı?Benim olduğunu nereden biliyordunuz?"
Ayağı kalktı,kahvesinden aldığı son yudumdan sonra konuştu.
"Rica ederim Nisan hanım."
Arkasını dönüp gitti sonra,yanından geçtiği herkes ona bakıyordu.Hem korktuklarına hemde onu çok beğendiklerine emindim.
İnsanlar dış görünüşü severlerdi,kusursuz yüzüne bakmamak ayıp olurdu asıl.
Ayıp etmeyi tercih ederdim.
Rüzgardan yanağımda kuruyan yaşları silip hastanenin içine girdim.Girer girmez boğulduğumu,buranın beni esir aldığını hissetmeye başlamıştım.
Artık bıkmış,yorulmuş ve usanmıştım.Bunun ağırlığı sürekli üstümdeydi.Bunu üstümden atamayacak kadar yorgun olmam da cabasıydı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nisan Yağmuru (GxG)
Teen FictionÜşüdüğümü hissetmemle aynı anda üstümde gezinen iki çift gözü de hissetmiştim.Kafamı çevirip sağ tarafa doğru baktığımda bana;ellerini simsiyah paltosuna sokmuş,ayağındaki yine simsiyah botlarla yere vurarak ritim tutturan ve gözlerini benim bakmama...