Kim olduğunu bilmek zordu,etrafımızda insanlar olurdu.Değer verdiklerimiz,sevmediklerimiz,hayatımızda nereye koyacağımızı bilemediğimiz insanlar ve daha birçok sıfata sığan ama kalıba sığmayan kelimeler.Bu insanlar kim olduğumuzu bilmemize yardımcı olurdu,ama asıl iş bizde biterdi.
Kendimizi boşlukta hissettiğimiz zamanlar,bana göre,kim olduğumuzu unuttuğumuz,ya da hatırlamak istemediğimiz zamanlardı.
Gözlerimi araladığımda,tam da bu haldeydim.
Birçok taşı olan avizeden çıkan ışık gözlerimi alırken,ağzımda hissettiğim kuruluk ile yüzümü buruşturdum.Boynumdaki şiddetli ağrıyı hissetmemle elim refleksle oraya gitti,hafifçe ovaladığımda ağzımdan acı bir mırıltı döküldü.Bir elimle yattığım yerden destek alarak doğruldum.Başımın ağrısı gözlerimi açmama engel olurken,etrafta gözlerimi gezdirmeye çalıştım.
Pek büyük olmayan,beyaz renk duvarlarının üstünde şu an okumakta zorlandığım bir sürü yazı olan ve tahminimce büyük villanın her yeri gibi çoğu yeri bordo rengine bürünmüş bu odada,çift kişilik bir yatakta öylece duruyordum.Karşımdaki mavi renkli tablo odanın ışığı gibi bir anda gözlerimi alırken yataktan kalktım.Boydan boya olan büyük pencereden aşağı baktığımda,kapıda kimseyi göremeyişim bir nebze içimi rahatlatırken,dün yaşadığım her şey zihnime mıhlanmış gibi dönüp durmaya devam ediyordu.
Saatin kaç olduğunu bilmiyordum,sadece sabah olduğunu bilmekle beraber,kolumdaki saatin varlığını da hissetmiyordum.Sıkıntıyla kafamı yukarı doğru kaldırdığımda alışılagelmişin dışında,bordo rengi tavanla karşılaşmış,yetmezmiş gibi üstünde ki çini desenlerine de dikkat kesilmiştim.Garip bir biçimde,aslında hoşuma giderken,çoğunlukla sıkıntıyla doldurmuştu bu içimi.
Saatimin bile kolumda olmayışı,telefonumun asla yanımda olmadığını bana bildiriyordu aslında fakat yine de ceplerime bakmaktan alıkoyamamıştım kendimi.Tüm ceplerimi bir umut aradığımda,bunun bilincinde olmama rağmen içimdeki sıkıntı artarak boy göstermişti.Sinirle şakaklarımı ovduğumda Hazal'ı düşünüyordum.Bensiz bir gece geçirmişti,Asu'yla kalmıştı,korktuğu iğneleri bensiz olmuştu.Yalnızdık.Ben onsuz o bensiz,etrafımızda kim olursa olsun yalnız hissediyorduk.Hazal benim içimdi,duygularımın tümü onu kapsıyordu.Biz birbirimizin her şeyiydik,ayrı yerlerde olmak oldukça kötü hissettiriyordu.
Ellerim belimde,olanları analiz etmek ister gibi bakışlarımı etrafta gezdirdim.Kapıya doğru hareketlenip açılmayacağını bile bile kulbu birkaç kez aşağı indirdim.Açılmadı.
Bir ileri bir geri yürümeye başladığımda düşünüyordum.Neden buradaydım? Yağmur ne usta bir oyuncuydu? İçimde daha önce hiç tatmadığım bir his meydana geldiğinde durdum.Bu zamana kadar çok acı çekmiştim ama bu farklıydı,diğerlerinden farklı ve daha çok insanı yerle bir eden cinsten bir şeydi.Tarif edemiyordum.
Kilit sesi duyduğumda hızla kapıya döndüm,Yağmur'u görmemle ağzımın açılması bir oldu fakat o eliyle beni durdurdu.Sessizce,işaret parmağını dudaklarına götürüp sessiz olmamı söylüyordu.Kapıyı kapatıp karşımda durduğunda beni boydan boya süzdü.
"Sen.. Ne kadar adi bir kadınsın!" Fısıldayarak bağırmak,trajikomik bir durumdu. "Ne işim var benim burada,kardeşim hasta yatağında beklerken!" Elimle boynumdaki izleri gösterdim. "Nasıl açıklayacağım bunu çocuğa şimdi? Bensiz ne kadar boşlukta hissetmiştir haberin var mı?" Yakalarını tutup onu geriye ittim. "Pisliğin tekisin!"
"Nisan,susman lazım." Dedi,benden daha çok fısıldayarak. "Yoksa gebereceksin,şu çeneni bir tut!"
"Çenemi tutayım öyle mi? Dün beni bu lanet yere getirdin,şiddet gördüm burada ben." Gözleri dudağımda olan patlağa kaymıştı,kaşları çatık sanki üzülmüş gibi bakıyordu.Takdire şayan bir oyuncuydu. "Bir anda boynuma bir iğne batırdın ve tüm geceyi kardeşimden uzak geçirdim.Kendi başına ayağa bile kalkamayan kardeşimden!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nisan Yağmuru (GxG)
Teen FictionÜşüdüğümü hissetmemle aynı anda üstümde gezinen iki çift gözü de hissetmiştim.Kafamı çevirip sağ tarafa doğru baktığımda bana;ellerini simsiyah paltosuna sokmuş,ayağındaki yine simsiyah botlarla yere vurarak ritim tutturan ve gözlerini benim bakmama...