Herkesin rutin bir yaşantısı vardı,farklı farklı hayatlar,farklı farklı yaşam tarzları ve alışkanlıklar; insana insan olduğunu hissettirirdi bana göre.
Benim böyle bir şansım hiç olmamıştı.
Ailecek yemek masasına hiç oturmamıştık mesela,açıp bir film izlememiştik.Piknik yapıp,alışverişe çıkmamıştık.Bir arada oturup,ah o gün ne kadar eğlenmiştik diyememiştik çünkü öyle bir günümüz hiç olmamıştı.Biz aile olmayı ne kadar istesekte babam buna müsade etmemiş ve ailemizin bağlarını oluşturan o güçlü ipleri kesip farklı farklı yerlere atmıştı.Biz hep kopuktuk bunun farkındaydım,yine de içimde yeşeren o umudu bir kenara bırakamayıp beni üzmesine izin vermiştim bu durumun,çünkü çocuktum.
Erken büyümek zorunda bırakılmış bir çocuk olmanın yorgunluğunu hep üzerimde taşımıştım.Çünkü şimdi gerçekten de büyüktüm ve bunu bana yetmiyordu,daha fazla büyüyüp daha fazla güçlenmek ve yaşadıklarımı daha kolay sırtlamak istiyordum.Yapamıyordum çünkü ben hep büyük,güçlü,doğru biri olmalıydım.Hayatımın temellerini mahveden bir babam,buna karşı çıkamadığı için kanser olan bir annem vardı.Şimdi aynı döngünün kardeşimin üzerinde dönmesine ne kadar izin vermesem de oda hayatının temellerini hastanede yaşayarak oluşturmak zorunda kalmıştı,anne özlemi ve baba özlemi ile başa çıkamıyordu çünkü ben onu yaşından önce büyümek zorunda olması fikri ile yetiştirmemiştim.
Gözümün önünden perde gibi geçen hayatım Hazal'ın uyandığını belirten mırıltıları ile yine gözlerimin önünden ayrılıp içimde ki yerine gömülmüştü.
"Saat kaç?"
Kolumda ki saate baktım.
"Öğlen 2."
"Çok uyumuşum galiba."
Gülümsedim.
"Biraz öyle oldu,sensiz sıkıldım."
Yatakta doğruldu,ay misali güzel yüzünün her gün solup bembeyaz bir hale bürünmesini izlemek zordu.
"Arkadaş yapmıyorsun kendine,sıkılıyorsun sonra.Böyle hayat mı geçer sanki."
"Arkadaşlar ayak bağıdır,gerek yok.Birkaç tanesi bana yetiyor zaten."
Kollarını göğsünde bağladı.
"Kaç o birkaç tane?"
"Kıskanırsın söylemem."
Kıkırdadı.
"Lafı kaynatmayı çok iyi biliyorsun."
Ayağa kalıp yanına oturdum,yanaklarını sıkmaya başladım.Gülüyordu ve ben bu gülümsemeyi ne kadar uzun tutabilirsem o kadar uzun tutmaya çalışıyordum.
"Ben 15 yaşındayım,yanak sıkılma yaşını geçeli çok oldu."
Yanaklarını bırakıp yüzüne baktım,gözlerim onu analiz eder gibi yüzünde gezindi.
"Bence hâlâ yanak sıkılma yaşındasın."
Gülerek ofladı,onu yormamak için ben de durdum.Biraz hava alsa iyi olacaktı çünkü yarım saat sonra tedavisi vardı.
"Terasa çıkalım mı?"
"Dışarı çıksak olmaz mı?Özledim."
Her hangi bir mikrop kapmaması gerekiyordu,olmazdı.
"Üzgünüm belki daha sonra,dikkat etmemiz lazım biliyorsun."
Sıkıntıyla ofladı bu sefer.
"Bilmez miyim..."
Ayağa kalkıp ellerimi tutunması için ona uzattım,sıkı sıkı kavradığı ellerimden destek alarak o da ayağa kalktı.Sandığımdan daha yorgundu bedeni.
![](https://img.wattpad.com/cover/227923495-288-k687115.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nisan Yağmuru (GxG)
Roman pour AdolescentsÜşüdüğümü hissetmemle aynı anda üstümde gezinen iki çift gözü de hissetmiştim.Kafamı çevirip sağ tarafa doğru baktığımda bana;ellerini simsiyah paltosuna sokmuş,ayağındaki yine simsiyah botlarla yere vurarak ritim tutturan ve gözlerini benim bakmama...