taste of your own medicine
"Hay sikeyim," dedi Jimin arabasından indikten sonra sorunun ne olduğuna bakmak için kaportayı açıp incelerken. Ve tabii ki böylesi bir şey tam da planlarının olduğu bir gün başına gelmişti. Zaten planladığından daha geç çıktığı için Taehyung ve birkaç doktor olmayan arkadaşlarıyla buluşacağı bara geç kalmıştı.
Taehyung'u arayıp üzgün olduğunu iletmişti, ki zaten arabasının sorununun ne olduğunu anlamadan gitmenin hiçbir manası yoktu.
Çoktan sarhoş olmuş ve güzel vakit geçiriyor olan Taehyung buna çok da takılmış gibi durmuyordu. Ardından iki dost birbirlerine iyi geceler dilemiş yarın hastanede görüşmek üzere konuşmalarını sonlandırmışlardı.
"Ughhhh," Jimin park alanına göz atarken sinirle inledi. Nihayet arabasından inen birilerini görünce onlara doğru ilerleyip akü takviye kabloları olup olmadığını sormuştu. Şoför üzgün olduğunu belirterek olmadığını söyledi.
"UGHHHHHHHH" Jimin hastaneye, meslektaşlarına sorabilmek için, dönerken Jungkook kaskını tutarak otomatik kapıdan geçiyordu. İkili göz göze geldiler.
"Şimdiden işe mi dönüyorsun?" Jungkook kaşını kaldırırken şakalaşmaya çalışıyordu. Jimin'in gece vardiya saatleri dışında olduğunu bildiğinden kardiyologun burda ne arıyor olduğunu anlayabilmiş değildi. İkili bir kaç saat önceki başarılı oda ameliyatı, Alix'ten bu yana karşılaşmamışlardı. Programları oldukça doluydu.
"Haha, komik. Hayır. Ben uhm, arabam. Aküsü bitti. Çalışmadı." yanıtladı Jimin. "Kask?" bakışlarını kaska çevirdi.
"Tebrikler kaskın ne olduğundan haberdarsın," Jungkook sırıttı. Ses tonu alaycıydı fakat kötü niyetli bir alay değildi. Jimin göz devirdi. "Motorsiklet mi sürüyorsun? Bunu bilmiyordum?"
"Bilmediğin pek çok şey var." diye yanıtladı Jungkook. Jimin'in dostça ifadesi bozulunca Jungkook dediğinin farkına vardı. "Demek istediğim, yani, benim hakkımda. Benim hakkımda bilmediğin pek çok şey var."
"Haklısın. Her neyse, iyi gece-"
Jungkook araya girdi. "Seni bırakmamı ister misin?"
"Uh," Jimin meslektaşına garipseyerek bakıp kaska çevirdi bakışlarını. "Sorun değil. Eminim takviye kablosu olan birileri vardır."
"Fazladan kaskım var eğer endişe duyduğun konu buysa."
Jungkook içtenlikle söylerken aynı zamanda da yüksek sesle gülmemeye çalışıyordu. Meslektaşı Park Jimin'i ilgi çekici buluyordu. Çünkü yarısı onu ilanılmaz derecede sinir bozucu bulurken diğer yarısı sinir bozucu derecede inanılmaz buluyordu. O sadece gerçekten... mükemmeldi ve bu Jungkook'u delirtiyordu.
"Hep böyle misindir?" diye sordu. Jimin'in düzgün ve kuralcı oluşunu ima ederek.
"Ne?" Jimin, Jungkook'un söyledikleri her ne kadar belirsiz olsa ve ne demek istediğini anlayamamış olsa da, soruyu kabaca bularak şaşırmıştı. "Hep nasıl mıyım?"
"Unut gitsin. Nerde olduğunu biliyorsan, Nonhyeon, 34. caddede oturuyorum. Kookmin bankasının Pagoda Apartmanlarında. Nerede olduğu-"
"Evet biliyorum.
Yine de kalsın." dedi Jimin.
Tanrım bu adam neden benden ilk günden beri bu kadar nefret ediyor, diye düşündü Jungkook. Kibarca davranmaya çalışıyordu ve bırakmayı teklif etmişti ama tabii ki; Jimin, tedaviye konvansiyonel olmayan yaklaşımından ötürü dırdır etmediği, onu azarlamadığı veya onunla tartışmadığı zamanlar dışında, sanki bir vebaymışçasına onu görmemezlikten geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
a Dose of Salt
FanfictionJIKOOK Park Jimin; ünlü Kardiyolog, bir dahi, medikal deha, hastanedeki en iyi cerrah. Kibar, arkadaş canlısı, yakışıklı ve sabırlı. Ve bunların yanında hastane yöneticisinin oğlu. Fakat bunu henüz kimsenin bilmesine gerek yok. Çünkü şimdiye kadarki...