Bomboş. Kelimenin tam anlamı boşluk. Sıyah. Çökük. Değersiz. İğrenç. Ve dahası. Kendimi bomboş hissediyordum. Bomboş ve hayattan soyutlanmış. İçimde boşluk var, kalbimde, bedenime, ruhumda, her yerimde.
Oradan nasıl uzaklaştığımı hatırlamıyorum. Tek bildiğim şey hıçkırıklarla ordan koşup bir taksiye binişim.
Başımı ellerimin arasına aldım ve o irğenç anıları yok etmek istiyorum. Silmek ve hiç yaşanmamış saymak.
Saatlerce suyun altında duruyordum. Bedenimi soğuk su ile arıtmaya çalışıyorum. Keseyi bilmem kaçıncı defa boynuma sürtüyorum ve ağlıyorum. Neden ben? Ben ne yaptım? Onu... Onu gerçekten bu hale sokan ben miydim?
Kafam patlicak nerdeyse. Gözyaşlarım durmuyordu siçim siçim gözlerimden fırlıyorlardı. Keseyi bedenimde gezdiriyordum.
Sürtüp. Daha sıkı daha hızlı sürtüp o anılardan kurtulmak istiyorum. Vücudum sızlıyordu keseden dolayı ama umrunda olduğunu pek sağılmazdı.
Ben bu hayatta herşeyi hak ediyordum. Amcamın soğukluğunu. Kuzenlerimin gazabını. Ailemin olmamasını. Yanlız olmamı. Arkadaşlıksızı. Ve şimdi bu olayı herşeyi hak ediyorum.
Ben masum değilim. Artık masum değilim. Elleri bana dokundu. Hiç kimsenin değmedi yerlerde gezindi elleri. Ve bu düşünce beni çileden çıkarıyordu.
"Ahhhh!" Çığlık atıp Saçlarımı çekıştırmeye başladım.
"Aptal!" Daha sıkı çektım ve bir tutamı ellerinde kaldı.
"Apta! Seni aptal!" Tekrar ve tekrar kafama vuruyordum.
"Hak ediyorsun! Herşeyi hak ediyorsun!" Bağırıp yere çöktüm. Ister duysunlar duymasınlar. Benim canım yanıyordu! Kanıyordu!
Bağırışalarım tüm evi inletiyordu. Ben bunu tekrarladım. Saatlerce yanlızca tekrarladım. Kafamı ellerimin arasına alıp sağ ve sola sallandım.
"Sen bunu hak ettin."
"Sen bunu hak ettin."
"Sen bunu hak ettin." Sesizce mırıldanıyorudum.
***
Kendimi bornozuma sarıp şöyle bir aynada kendime baktım. Ancak bulanık görüyordum. Gözyaşlarım izin vermiyordu. Kafamı havaya diktim ve onları gönderme amaçla ellerimle hava gönderdim.
Gözlerimi aynaya çevirdiğimde hiç şaşırmadım. Gözlerim şiş, tenim kıpkırmızı ve solgun. Sağ elimi kaldırıp yüzümde gezdirdim.
Soğuktu ve püsürsüz. Gözlerim boynuma takıldı. Sağ tarafımda kocaman bir morluk, ve ısırık izleri. Gözlerim doldu. Karşımda adeta cansız bir Zeynep var.
Umursuyormuyum? Hayır.
Aynın karşısından geçip ruhsuz adımlarla odama ilerliyorum. Ilerledikçe yolum uzuyordu sanki.
On sanıyelik yolu Belkide on dakika içinde bitirmiştim. Yorganın altına girip kendimi yatağının sıcaklığına attım. Bornozumla, üzerimi değişmeden. Üşümem umrumda değildi. Istersem donabilirdim.
Umrumda değil.
Şuan bana tek sığınacak bir liman lazım. Sıcacık, beni kanatlarının altına alacak gibi.
Bir Anne gibi.
Ama yok! Yok işte yok! Yanlızım. Şimdiki hayatımı nasıl geride bıraktıysam bunuda geride bırakmam gerektı. Yanlız. Başkaların arkadaşları, sevgilileri, ailesi vardı ama benim tek ben kendim vardım. Ben kendime yeterdim değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AMAZON
Novela Juvenil"Ahh!" "P-pardon, ben sadece-e.. T-tuvalete.." "Önüne bak!" "B-ben.." "Çekil şurdan!" "Ah!" "Git, dedim!" "Hayvan.." "Ne dedin sen?!" "B-ben..birşey, b-ben..d-demedim-m.." "Kerem! Abi ne yapıyorsun?!" Yirmidokuz yaşlarında bir erkek, kaba, sert...