7.Bölüm(Siyah kutu)

157 16 10
                                    

Arkadaşlar başlamadan önce oy vermeyi unutmayın lütfen. Yorumlarınızı da bekliyorum 😘😘

Geçen bölümden hatırlatma;

Gözlerimle resmen yalvarıyordum ona ama bakışlarımı görmezden gelerek üzerime gelmeye devam etti.
Ben hızla yatakta geriye doğru kaçıp diğer taraftan inmek için hamla yaptığım zaman beni bacağımdan yakalayıp tekrardan yatağa düşmemi sağladı. Üzerime doğru eğilirken tüm gücümle onu itip "bırak beni Allah'ın cezası. Şerefsiz" diye haykırdım.

Beni  duymamazlıktan geliyordu. "Artık benim tutsağımsın VEDİA YALMAN benden kurtuluşun yok" dediğinde Yanağımdaki ıslaklığı fark ettim  yeniden ne zaman ağlamaya başladığımı bile bilmiyordum.

Tek istediğim Merih'in bana zorla dokunacak kadar şerefsiz bir adam olmamasıydı..

Merih bir süre gözlerime baktıktan Sonra üzerimden çekilip odadaki cama doğru yürüdü. Camı açıp dışarıdaki havanın içeri dolmasını sağladıktan Sonra tekrardan bana döndü. Hala yatakta sereserpe uzanıyordum Merih'in arsız bir şekilde bedenimi süzmesiyle kendime gelip hemen toparlanıp oturdum yatakta. Merih üzerine giydiği beyaz gömleğinin kollarını katlayıp camın önündeki koltuğa oturdu. Dirseklerini dizlerine dayayıp hafif öne doğru eğildi. Hala korku dolu gözlerle ona bakıyordum bu durum hoşuna gitmiş gibi dudağının kenarı yukarı doğru kıvrıldı
"Merak etme küçük kız çocukları ilgimi çekmiyor" dedi arsız arsız sırıtarak. Gözlerimi kısıp
"22 yaşındayım ben. Çocuk değilim"dedim.
Hemen beni tamamlayıp. Tek kaşını kaldırarak
"Bundan ne anlamalıyım" dediğinde yaptığı imayı anlayıp kıpkırmızı kesildim. Hemen kendimi topladım. Gözlerimi kaçırarak
"Onu demek istemedim"
"Neyi demek istemedin"
"Yani şey"
"Ney"
Bu adam resmen benimle oynuyordu neden karşısında bu kadar değişik hallere düşüyordum ki.Gözlerimi tekrardan kaçırdım. Odada ondan başka heryere bakıyordum. Merih kendi kendine
"Bir de çocuk değilim diyor"
diye homurdandı. Ne yani bir tek çocuklar mı utanırdı? Hiçte bile bende utanıyordum yaptığı imadan çünkü değil yaşamak daha önce tam anlamıyla duymamıştım bile böyle şeyleri.

"Şimdi beni daha fazla sinirlendirmeden anlat"

Merih'in sert sesiyle tekrardan ona baktım. Gözlerini kısmış eli çenesinde dikkatle bana bakıyordu. Adama sizi takip edip meraktan geldik diyemeyeceğim için şu an salağa yatmak en iyisiydi. "Neyi anlatayım" kahretsin yalan söylemeyi hiç beceremezdim gözlerimi ondan çekip odada gezdirdim. Sinirli nefes sesleri odayı doldurduğunda ona bakmaya cesaret edemiyordum. Hışımla ayağa kalkmasıyla tekrar ona baktım. "Anlaşıldı sen canın yanmadan bir şey anlatmayacaksın" demesiyle odadan çıkması bir oldu korku dolu gözlerle arkasından bakakaldım. Ne yapmam gerektiğini kestiremiyordum. Sadece öylece arkasından bakmıştım.

İçimdeki geçmek bilmeyen korkuyla hala oturduğum yerde beklerken neredeyse yarım saat olmuştu ama Merih gelmemişti. Bana yada Meryem'e bir şey yapmalarından ölesiye korkuyordum. Çarpan kapı sesiyle oturduğum yerden sıçrayıp ayağa kalktım. Merih elinde bir laptopla odada bana doğru geliyordu. Yüzü sakin görünse de kapıyı çarparak kapatmasından yeterince sinirli olduğunu belliydi. Laptopu masanın üzenine koyup açtı daha Sonra kolumdan tutup masanın önüne getirdi. Sertliğinden ödün vermeyen sesiyle "izle" dedi. Ekrana baktığımda sanki nefesim kesilmiş gibi oldum. Vücudumda ki bütün kan çekilmiş gibiydi. Meryem canım arkadaşım yakalandığımızdan beri görmemiştim onu ve başına bir şey gelmesinden çok korkmuştum. Şimdi karşımda bir sandalyeye bağlanmış ağzı ve gözleri de kapalıydı. Tepesinde bize arkası dönük bir adam ve adamın elinde de silah vardı. Tam Meryem'in kafasına tutuyordu silahı. Yanaklarının ıslak olmasından ağladığını anlamıştım. Meryem kolay kolay ağlamazdı. Ne olmuştu benim arkadaşıma böyle. Suçumuz neydi ki? Gözlerimden akan damlalara mani olamamıştım. Biz birbirimizi korumaya söz vermiş iki kız çocuğuyduk. Onu böyle görmek çok canımı acıtmıştı. Sinirli bakışlarımı Merih'e çevirip sinirle konuşmaya başladım "Allah'ın cezası ne yaptık biz size ha ne yaptık. Ne istiyorsunuz bizden pis katiller" Merih bağırmama tahammül edemiyormuş gibi burun kemerini baş ve işaret parmağıyla sıkıp konuştu
"bana bak sizinle uğraşacak vaktimiz Yok bizim. Şimdi bağırmayı kes ve orda ne işiniz vardı çabuk söyle yoksa arkaşına veda bile edemeden öbür dünyaya yollamış olursun." Söyledikleriyle bir kez daha gerçekten de karşımda bir katil olduğu gerçeği yüzüme bir tokat gibi çarptı. Bu adamların şakası yoktu o adamı da gözünü kırpmadan öldürmüştü bizi de en önemlisi şu an Meryem'i de öldürtebilirdi. Titreyen ellerimi yumruk yaparak durdurmaya çalıştım ve uzlaşmacı sesimle.
"Bak yemin ederim biz o gün bilerek gelmedik oraya." dedim. Merih kaşlarını çatıp "kes zırvalamayı. İsim ver bana kim için çalışıyorsunuz ve niye ordaydınız."
dedi. Çalışmak mı kiminle çalışabilirdik biz Allah aşkına ne çalışmasından bahsediyordu bu. "Ne çalışması kimse için çalışmıyoruz biz" dedim.Bakışları biraz daha kararırken korkum da bir kat daha artmıştı. Kolumu sıkıca tutup beni kendine çekti. Sert Kaya gibi göğsüne çarpıp durdum. "Bana sakın yalan söyleme. O depoyu bulma ihtimaliniz Yok kimse bilmez orayı bizi takip ederek geldiniz ve sizi kimin gönderdiğini ben bulmadan sen söylüyorsun. Yoksa arkadaşına yazık olur."
demesiyle hemen konuşmaya başladım
"yemin ederim kimse göndermedi bizi. Evet sizi takip edip geldik ama kimse göndermedi merak edip geldik Turay'ı telefonla konuşurken duyup takip ettik" kolumu bırakıp
"siktim seni Turay " diye tıslayıp kapıya doğru yürüdü. Hemen arkadından koşup kolunu tuttum. Hayır yani yürek falan da yememiştim ne bendeki bu cesaret. Kararmış bakışlarını bana çevirip gözlerini kısarak önce kolunu tutan elime Sonra yüzüme baktı. Elimi ateşe değmiş gibi hızla geri çektim.

VEDİAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin