"Lamalar çok garip hayvanlar değil mi? Hayır yani düşünsene; adamların ilk başta çok düz bakışları var. Sanki dünyanın en gerizekalı insanıymışsın gibi bakıyorlar. Onu bıraktım şu özellikleri harika özellikle; tükürüyorlar. Hem de öyle böyle tükürme değil ama baya şap diye yapıştırıyor yüzüne. Düşünsene birisi karşında salak salak konuşuyor, sus falan demene hiç gerek yok direkt yapıştır yüzüne tükürüğü. Harika bir şey ya keşke lama olsaydım. Sen ne düşünüyorsun bu konu hakkında?"Düz bakışlarımı Yixing'in yüzünden çekmezken aynı dediği gibi, sanki Yixing dünyanın en gerizekalı insanıymış gibi baktım. Lama, cidden konuştuğu konu lamaydı ve o kadar ciddiydi ki bir an dalga geçtiği düşünsem de yüzünde dalgaya dair en küçük bir mimik yoktu. 20 dakikadır burada oturuyordum ve Yixing 20 dakikadır susmadan bana lamaları anlatıyordu. Gözlerimi kısarken, bakışlarımı yüzünden çekmeyip yüzüne tükürdüm. Şokla açılmış gözleriyle bana bakarken, yüzüne asla tükürüğüm gelmedi drama yapıyordu, anında şişedeki suyu yüzüne döküp, bağırarak silmeye başladı.
"Manyak mısın sen be! Yüzüme niye tükürdün durduk yere pis insan." Yüzünün her yerini silmeye çalışırken yüzü kıpkırmızı olmuştu. Kendimi tutamadan gülmeye başladım. Domates gibiydi.
"Sen demedin mi lamalar susmaları istedikleri insanları yüzlerine tükürebilirmiş diye? Ben de susmanı istedim ve anlayacağın dilden konuştum."
Yüzünü silmeyi kesip çattığı kaşlarını olabilirmiş gibi daha çok çattı. "Ben nerden bilebilirdim kendini bu kadar lamayla özdeşleştirebileceğini." Yüzünü ellerinin arasına gömüp "Şaka gibi resmen tükürdün yüzüme. Psikopat mısın oğlum sen?!" derken sonlara doğru sesi gittikçe yükselmişti ve ben gülmemi durduramıyordum. "Gülme. Bak bir de gülüyor, gülme diyorum sana!" Sinirle söylenmeye devam etti.
Belki de hata etmiştim çünkü susması için yüzüne tükürmem Yixing'i daha çok konuşmaya itmişti. Kafasına yangın söndürücü tüpünü geçirmemek için zor tutuyordum. Yixing hâla garip sesler çıkartarak yüzünü çiteler gibi temizlemeye devam ediyordu ve birkaç kafa bize dönüp bakmaya başlamıştı bile.
"Utanıyorum senden. Şu hareketlere bak." Burun kıvırıp konuştuğumda aklıma gelen isimle kaşlarım havalandı. Tek başıma burada bu rezilliğe katlanamazdım, madem rezil oluyordum onun da olması lazımdı. "Minseok nerede?"
"Ne bileyim ben, derstedir başka nerede olacak." Yixing ağlayarak yüzünü silmeye devam ediyordu. Amma da nazlıydı canım.
"Dur ben arayayım bir şunu." Telefonumu açıp Minseok'un numarasına tıklayacakken aklıma gelen şeyle aramaktan vazgeçtim. "Benim hattım kapalı sen arasana."
"Ödemeli at."
"Hayır atamam. Biliyorsun Minseok bunu yasakladı, o yüzden sen ara." Önceden Minseok'u hep ödemeli atarak arardım ve o da dönerdi. Eh tabi bu da benim işime gelmişti, faturama yansımıyordu. Fakat bir gün Minseok, amacımı anladığında bir daha asla ödemeli atmama geri dönmemişti...
"Tamam ben ararım. Fakir seni, nasılsın bugün fakir?" Koluna yumruk attığımda Yixing gülerek telefonu eline alıp Minseok'u aradı. Bir süre bekledik. "Yok açmıyor bu." Telefonu elinden alıp ben aradım. Bir süre çalıştan sonra meşgul olduğu söylenirken "Bak." dedim. "Görüyor musun bilerek açmıyor köpek. Meşgule atıyor."
"Ver sen bana telefonu." Yixing telefonunu elimden geri alıp "Sesli mesaj atacağım." dedi. Sinyal sesini bekleyip konuşmaya başladı. "Minseok, anahtarlar koltuğun altında kalık beni ara." Yixing kahkaha atmaya başlarken yüzümü buruşturdum. "Ne diyorsun be ne anahtarı?" Yixing gülmeye devam ederken "Boşver anlamazsın." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sen kokuyor yüzeyi bedenimin her gözeneği | sekai
FanfictionAnneannem küçüklüğümden beri dans etmeyi ve aşık olmayı öğrenmemi istedi. Dans etmeyi bir türlü öğrenemedim. Hatta ömrüm boyunca ikisini de öğrenemeyeceğimi düşünüyordum fakat Jongin, artık aşık olmayı biliyorum. Hem de mükemmel bir adam sayesinde.