13

291 47 20
                                    





"Peki ya o gün?" diye sordum çekingenlikle. "O gün kütüphanede neden kabul etmedin beni yanına? Çok üzülmüştüm ben o gün."

"Çekindim, ne yapacağımı bilemedim." Derin nefes aldı. "Sürekli uzaktan baktığım biriydin ve hep böyle sürecek sanmıştım. Birden seni karşımda bulunca ne yapacağımı bilemedim ve o anki panikle seni uzaklaştırdım."

Tavanda hâlâ dans eden ve saksafon çalan fareler görüyordum. Bazıları ise fazla eğlenceden yorulmuş ve bir kenarda çalan saksafonun tadını çıkarıyordu. Onlara, siz de nereden çıktınız, diye sormak istiyordum ve onlar daha ben sormadan, biz senin aşırı dozda mutluluk ve şok halüsinasyonlarınız, diyorlardı. Duyduğum her bir cümleyle dünyayla bağlantımı iyice koparıyordum. Uzay boşluğunda süzülüyordum sanki.

"Peki ya hırkanı giydiğimde beni neden tersledin?"

"Aslında o gün sana sebebini söylemiştim. Kokun sinmişti hırkama ve ben çıldırmış gibi hissettim. Çünkü seni dört bir yanımda hissediyordum. Her gün aklımda olduğun yetmezmiş gibi bir de tüm hücrelerime hükmetmiştin sanki." Yüzüme bakmak için yatakta yan döndü. "Ve ben sana tüm yaşadığım bu duyguları belli etmemek için bir şerefsiz gibi davrandım." Güldü. "Çok havalı değil mi?"

Duyduklarım yeni yeni beynime işlenirken sinirle yattığım yerden doğruldum. "Aptal mısın sen? Sence havalı mıydı? Ne kadar üzüldüm biliyor musun?" Kendimi tutamayıp saçını çektim.

"Ah! Canımı acıttın." Kafasını ovup benim gibi yatakta doğruldu. "Önceden söylediğim gibi tüm bu saçma davranışlarımın sebebi çekinmem ve bana karşı olan duygularından emin olamamamdı. Hepsi için özür dilerim. Seni üzmeye dayanamam ki ben." Elini yanağıma yaslarken baş parmağıyla yanağımı okşadı. "Hâlâ daha bana karşı duygularından emin değilim ama artık dayanamıyorum Jongin. Bu konuşmayı sana bu şekilde yaptığım için de üzgünüm hiç böyle hayal etmemiştim fakat şimdi konuşmazsam bir daha hiç konuşamam." Bundan sonrasında ise sadece nefes almaya çalıştım. "Gülüşünü seviyorum. Saçlarına bayılıyorum. Ellerini seviyorum. Konuşmadan önce etrafta gözlerini gezdirip dudaklarını yalamanı seviyorum. Dizinde ve kolundaki doğum lekelerini seviyorum." Yanağımı okşayan elini geri çekip yüzüme baktı. "Jongin ben bunca zamana kadar hiç böyle sevmedim. Ne bir çiçeği ne bir şarkıyı. Eğer anneannemin öğrenmemi istediği aşk buysa ben öğrendim Jongin. Aşk sensin." Ellerimi tutup "Ben her türlü sonuca kendimi hazırladım Jongin." dedi. "Bana sadece içinden geçenleri söyle."

Neyin cevabını istediğini biliyordum ve ben yatağıma atlayıp zırıl zırıl ağlamak istiyordum. Sahi ya kaç defa düşlemiştim bu anı? Kendi kendime cevaplar bile hazırlamıştım fakat hiçbirinden bir iz yoktu şimdi. Belki de akışına bırakmalıydım.

"Sehun, ben..." Ne diyeceğimi bilemiyordum. Belki de ona sadece sarılıp ağlamak istiyordum. Tanrım onu gerçekten çok seviyorum. "Sehun, ben bunca zaman bir insanın sadece kendine yetebileceğini düşünürdüm. Sadece kendine dayanabilir, sadece kendini için çaba gösterebilir.        Fakat...seni tanıdıktan sonra böyle olmadığını anladım Sehun. Bir insan kendine yetmediği halde başkasına yetebiliyormuş. Günün sonunda kendime yetemeyip sıkıştığımı hissettiğimde bile sana yetebildiğimi düşünüyordum. Kendime bile yetemiyordum ama sana yetiyordum. Zaman geçtikçe, seni daha çok sevdikçe artık kendime de sana da yettiğimi anladım Sehun."

Gözlerimin ne ara dolduğunu bilmiyordum fakat ağlamamak için direndim. Hadi ama hayatımın en mükemmel anında ağlayamazdım ve tavanda fareler hâlâ dans edip saksafon çalmaya devam ediyordu. Bu anı bozamazdım. Bu yüzden dolu gözlerimle burukça gülümsedim.

Ona açık açık seni seviyorum diyemesem de anlayacağını düşünüyordum. Belki de anlamamıştı. Çok mu aptalca konuşmuştum? Bana neydi ki zaten edebi edebi konuşmak. Açık açık, senin köpeğin olmuşum Sehun, desem daha da açık olacaktı her şey. Belki de şu an aramızdaki bu saçma sessizlik olmayacaktı.

sen kokuyor yüzeyi bedenimin her gözeneği | sekai Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin