Kapının ziline uzunca basarken olduğum yerde sallanmaya başladım. Acaba evde yok muydu? Keşke gelmeden önce arasaydım. Ama arasaydım da bu sefer aradığım sebepten dolayı kızacaktı. 'Ben sana beni bu tür şeyler yüzünden arama demedim mi lan!?' diye. Tam geri dönüp gidecekken kapı -sonunda- Yixing tarafından açılmıştı. Beni görmesiyle rahat şekilde ohlarken ben ise bu sıcak havada üzerinde neden mont olduğunu sorgular şekilde bakıyordum."Temmuz ayındayız?" Elimle üzerindeki montu gösterdim.
"Temmuz ayında olduğumuzu ben de biliyorum sayın profesör. Bu bir taktik anladın mı bunu sadece gerçek alfalar yapar. Ben de gerçek bir alfa olduğum için bu taktiği biliyorum zaten."
Tüm bu saçmalıkları anlatırken ben içeri girmiş ve Yixing de bunalmışlıkla üzerindeki montu çıkarıyordu. "Ne taktiği ne alfalığı Yixing ne diyorsun ya?"
"Bak şimdi Jongin eğer kapıyı açtığım an istemediğim birisi gelseydi üstümdeki montu görecekti ve ben diyecektim ki 'yaa ben de tam dışarı çıkıyordum yaa' ve böylelikle rahatım bozulmayacaktı. Ama eğer sevdiğim kişi ise -yani sen sevdiğim oluyorsun bunun değerini bil- diyecektim ki 'yaa ben de daha yeni dışardan geldim iyi denk geldik.' Anladın mı harika bir planlama değil mi?"
Yüzünü uzun uzun incelerken "Ne?" dedi. "Neden öyle bakıyorsun?" Bazen düşünüyordum da 'dostunu göster sana kim olduğunu söyleyeyim.' cümlesindeki dost Yixing ise bu durumda ben nasıl birisi oluyordum? Bu sorunun cevabını bilmek istemiyordum...
"Senin bir psikoloğa görünmeni öneririm Yixing sen hiç iyi değilsin."
"Sus lan, odaya geç geliyorum ben."
Gözümü devirip odasına doğru ilerledim ve kapıyı açtığım an odanın dört bir yanına dağılmış olan Yiling, Yiring, Yining ve Yizing ile karşılaştım. Hepsi Yixing'in küçük kardeşleriydi ve evet Yixing'in ailesi isim konusunda oldukça yaratıcı bir iş çıkartmışlardı. Yixing'in kardeşleriyle tanıştığım ilk gün isimleri konusunda şaka yaptıklarını sanıp çok gülmüştüm fakat ben hariç kimsenin gülmemesiyle ciddi olduklarını anlamıştım.
"Jongin abi! Jongin abi hoş geldin!" Beni ilk fark eden Yiring heyecanla bağırarak bacağıma sarılırken, eğilip uzun saçlarını okşamış ve ben de ona sarılmıştım. Yiring 8 yaşında çok tatlı bir kız çocuğuydu ve ikizi Yiling tıpatıp birbirine benziyorlardı. Gözlerimi Yiling'e çevirdiğimde onu yatağın önüne oturmuş kucağında havlu ve saçları samara gibi önünü kapatmış şekilde buldum. Burun çekme seslerine göre ağlıyordu.
"Hoş bulduk canım. Yiling neden ağlıyor?"
"Ayyy Jongin abi hiç sorma Yiling bitlenmiş annem kafayı yedi Yixing abim de kafayı yedi. Şimdi de kafasındaki bitleri temizliyordu o yüzden ağlıyor."
"Ben bitlenmedim tamam mı sadece bitler yaşamak için benim kafamı seçtiler ve çok mutlular!" Yiling bağırarak ağlarken konuştu.
Açık söylemek gerekirse evde bir kaos hali mevcuttu. Yiling oturmuş ağlarken Yiring ise bacağımdan çekiştirip benimle konuşmaya çalışıyor, bir yandan Yiling'e laf yetiştiriyordu. Yining ise yere uzanmış önündeki kağıda bir şeyler karalıyordu. Yining Yixing'den sonra en büyük abileriydi, ikizlerden sadece iki yaş büyüktü. En küçükleri Yizing ise 6 yaşındaydı. Önündeki küçük davula kesintisiz vuruyordu ve bu her ne kadar beynimi delse de aklıma Sehun'un gelmesiyle gülümsememe engel olamamıştım.
"Of Jongin geldiğin o kadar iyi oldu ki evi barkı yıkıp, çekip gidecektim en sonunda." Yixing elindeki tarakla odaya girerken, Yiling'in arkasına oturup saçlarını taramaya başlamıştı. Anlaşılan derdime deva aramak için geldiğim evde asıl deva ben olmuştum. Ben sesimi çıkartmadan ayakta dikilirken Yixing bana bakmış ve "Neyin var senin?" diye sormuştu. "Bir garip duruyorsun sen, bir şey mi oldu?" Bu kaos ortamında ne olduğunu anlatsam mı diye düşünmedim değil ama çocukların gideceği yoktu. Zaten hepsi kendi dünyalarına o kadar dalmıştı ki bizi pek takacaklarını zannetmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sen kokuyor yüzeyi bedenimin her gözeneği | sekai
FanfictionAnneannem küçüklüğümden beri dans etmeyi ve aşık olmayı öğrenmemi istedi. Dans etmeyi bir türlü öğrenemedim. Hatta ömrüm boyunca ikisini de öğrenemeyeceğimi düşünüyordum fakat Jongin, artık aşık olmayı biliyorum. Hem de mükemmel bir adam sayesinde.