8

250 50 8
                                    




Ayakkabılarıma daha fazla dayanamayıp, iplerini içine sıkıştırırken "Lanet şey." diye söylendim. Bir türlü beceremiyordum şu işi. En son ortaokuldayken annem öğretmeye çalışmıştı ve yapamadığımdan bağırarak ağlamamla sonuçlanmıştı. Ondan sonra da hiç beceremedim.

"Anne ben çıkıyorum!" Kafamı kapıdan uzatıp bağırdım.

"Güle güle bebeğim, ayakkabını bağlayamadın mı yine?"

Gülerek "Sence?" diye sordum. Artık o da alışmıştı. Annesinin biricik, yakışıklı, delikanlı, zeki, aylak adamı Jongin'in de yapamadığı şeyler vardı.

"Doğru ya kime soruyorsam? En sonunda sana çıtçıtlı ayakkabı alacağım oğlum, yere bastıkça ışıkları da yanar böyle. Ne dersin?"

"Barbieli çantanı takmayacaksan neden olmasın?"

Kapıya fırlatılan yastıkla kapıyı çekip çıkarken annemin en son "Dalga geçme benimle eşek sıpası!" diye bağırmasını duydum.

Heyecanlıydım. Dün Sehun'un teklifiyle, bugün mersedes hanımlara gidiyordum. Hafta sonu da olduğu için okul gibi bir derdim yoktu. Bundan bir ay öncesine bakınca, Sehun'u anca ders aralarından görebiliyordum fakat şimdi adamla resmen evinde buluşuyordum! Üstelik anneannesi de beni seviyordu! İçim kıpır kıpırdı. Yolda seke seke giderken bir pastaneye uğramış ve cevizli keklerden almıştım. Öğle saatlerindeydik. Mersedes hanım muhtemelen bizimle beş çayı yapardı.

Evin önüne yaklaştığımda ceylan gibi sekmeyi bırakıp düzgünce yürümeye başladım. Mersedes hanımın ve Sehun'un gözünde kafası kırık imajı vermek istemezdim.

Bahçe kapısını aralarken Sehun'u ve mersedes hanımı bahçede görmeyi beklemiyordum. Oturdukları ağacın altında Mersedes hanım Sehun'un önüne oturmuş saçlarını taratıyordu. İçim sıcacık olmuştu bu görüntüye. Sanki Mersedes hanım, Sehun'un küçük kızı gibiydi.

Bahçeye girdiğim an beni ilk fark eden Sehun olmuştu. Ellerinin hareketini kesmesiyle, mersedes hanım da başını kaldırmış ve böylece ikisi de gelen misafirlerini görmüşlerdi.

Mersedes hanımın yüzünde gülümseme oluşurken "Aaa hoş geldin Jongin. Gel yanımıza yavrum ayakta dikilme öyle." diye seslendi. Yanlarına doğru ilerlerken "Merhaba." dedim ve ayakkabılarımı çıkartarak yere serdikleri geniş örtünün bir ucuna oturdum. O sırada Sehun ise ağzının içinden "Merhaba." demiş ve anneannesinin saçlarını taramaya devam etmişti. Sanki dün o çağırmamış gibi yüzünde hoşnutsuz bir ifade vardı. Aman bir türlü de alışamamıştım şu hallerine. Bir öyle bir böyleydi!

"Nasılsın Jongin? İyi ki geldin bak sırf sen geleceksin diye bir sürü şey hazırladım."

Mersedes hanıma karşı gülümserken "İyiyim, siz nasılsınız?" diye karşılık verdim. Mersedes hanıma her gün biraz daha ısınıyordum. Torunu gibi, bir insanın kalbine girmesini iyi biliyordu. Mersedes hanım soruma karşılık beni görmesiyle daha iyi olduğunu söylerken Sehun, anneannesinden tokasını istemiş ve saçlarını örmeye başlamıştı. Tatlılıklarına şuracıkta düşüp bayılacaktım.

En sonunda saçlarının örgüsünün bitmesiyle bize dönüp "Nasılım, güzel miyim?" diye sordu. "Bu iki yakışıklının benimle akşam yemeği yemek isteyeceği güzellikte miyim?"

Sehun, anneannesine karşı gülümserken "Hanımefendi gittikçe güzelleşiyor ve bu durum beni korkutmuyor değil." Ördüğü saçlarını okşadı. Sehun'a katılarak "Asıl siz bizimle yemeğe çıkar mısınız?" dedim. Mersedes hanım ise dalga geçtiğimizi söyleyip kafalarımıza bir tane geçirdi. Eli de ağırdı ama şimdi.

sen kokuyor yüzeyi bedenimin her gözeneği | sekai Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin