"Bakın canlarım, bakın bir abinize." Galerimi açıp telefonu Yixing ve Minseok'a doğru çevirdim. Bu olayı onlara nasıl anlatacağımı düşünüp durmuştum fakat bir türlü çıkar yola ulaşamamıştım. Yüzlerine karşı doğrudan asla yaşanan bu olayı anlatamazdım. Neyseki sonunda aklıma mükemmel olan bu fikir gelmişti."İmdat diye çığlık atacağım Jongin şimdi. Sabahtan beri gevelenip duruyorsun. Anlat artık ne anlatacaksan, sen de kurtul biz de. "
Minseok'un yakarışını umursamayıp telefonda açtığım resmi gözlerine soktum. Sonuçta istediği kadar laf etsin eninde sonunda beni dinlemiş olacaktı. "Bakın bu baklava." İkisinin de aynı anda ekranda gösterdiğim baklava fotoğrafına karşı "Evet Jongin baklava, ne yapalım?" demelerine karşın gözlerimi devirip devam ettim. "Geleneksel Türk tatlısı." Konuşmalarına izin vermeden galerimde diğer resime geçtim. "Bu Tiramisu, İtalyan tatlısı." Ardından diğer bir resim. "Bu Karpatka Pastası, Polonyalı'lara özgü bir tatlı."
"Arkadaşım manyak mısın sen, ne diye anlatıyorsun bunları? Ne yapacağız biz?"
"Yixing susar mısın? Bir konuşmama izin vermedeniz yahu!" Galerimde bir sonraki fotoğrafı açtım. "Veee son olarak bu da ben." Yixing susmayıp atladı. "Bu tatlıdan çok habeş maymunu gibi." Yixing'in ensesine vurup, bir milyonuncu sus uyarımı yaptıktan sonra devam ettim. "Habeş maymunu değil bebeğim bu Jongin, geleneksel Sehun tatlısı."
Çok değil, birkaç dakika Minseok ve Yixing anlamsızca yüzüme baktılar.
"Hastaneye mi nereye götürüyorsanız götürün, alın götürün bu çocuğu."
"Sen ne kadar aptal bir insanın ya." Minseok büyük umutsuzlukla konuştu. "Hem Sehun tatlısı da ne? Senin iyice tahtaların eksildi Jongin."
Kaşlarımı sinirle çatıp masadaki peçeteleri yüzlerine attım. "İzin verseniz anlatacağım, Sehun ne, tatlısı ne diye ama dinleyen yok ki beni."
Yixing ise omuzlarını silkti. "Seni dinleyeceğim ve kendimi en sağlıksız düşüncelere hazırlayacağım." Gözlerini kapatıp elleriyle şakaklarını ovdu. "Evet hazırım, anlat."
Yixing'in, anlat demesi ve Minseok'un dinleme pozisyonu almasıyla birlikte olanları anlatmaya başlamıştım. Olay tabi ki de Sehun'un bana TATLI demesiydi. Başka ne olabilirdi ki?
"İşte biz Sehun'la evlerinin bahçesindeydik geldi o sıra yanıma tabi ben hiç ilgilenmiyorum, pas vermiyorum yani. Sonra yanıma geldi ama bir görseniz, yani benimle konuşmak için nasıl çırpındı çocuk anlatamam. En son eve girmeden önce bana, ÇOK TATLISIN, dedi sonra gitti. Tabi ben de çarpık gülüş attım Sehun'un yanakları kızarmıştı böyle, utandın mı kız sen çitlembik, dedim. O da ne alakası var salak uf falan dedi. Ama görseniz nasıl utanıyor. Öyle işte kısaca Sehun bana tatlı olduğumu söyledi ve ben de size bu olayı anlatmaya çalışmıştım. Tabi siz iki salak bunu anlamadınız bir türlü."
Konuşmamı bitirince Minseok yüzüme baktı ve "Olay böyle değildi, değil mi?" diye sordu.
Omuzlarımı düşürüp "Evet böyle değildi." derken Yixing kahkaha attı ve "Yazık sana." dedi.
Tabi ki olay böyle değildi. Soğuk nevale Oh Sehun'un böyle davranması benim, Beyonce gibi dans etmemle eş değerdi. Evet yani imkansız!
İfadesiz yüzümle ikisine bakarken "Ama valla bakın tatlı dedi o kısımda yalan söylemiyorum." diye açıkladım. İkisinin de kaşları hayret edercesine kalktı. Bunlar da ne böyle ayarlanmış gibi aynı hareketleri yapıyordu. "Vay be, şu Oh Sehun'a bak sen."
Yixing dalga geçerek "Demek ki onun da içinde küçük bir yavru kedi saklıymış." demesiyle "Dalga geçmesene ya!" diye bağırdım ve yüzüne tekrardan peçete fırlattım. Daha sonra okulun ortasında olduğumuzu hatırlayarak sesimi kıstım. "Dalga geçmesene canım arkadaşım benim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sen kokuyor yüzeyi bedenimin her gözeneği | sekai
FanfictionAnneannem küçüklüğümden beri dans etmeyi ve aşık olmayı öğrenmemi istedi. Dans etmeyi bir türlü öğrenemedim. Hatta ömrüm boyunca ikisini de öğrenemeyeceğimi düşünüyordum fakat Jongin, artık aşık olmayı biliyorum. Hem de mükemmel bir adam sayesinde.