✨✨✨✨✨Soğuk hava yüzüme yüzüme vururken montuma daha da çok gömülüp huysuz şekilde yürümeye devam ettim. Aşırı aşırı huysuz, sinirli ve huysuzdum. Ayrıca açtım da. Bugün her şey sinirli ve huysuz olayım diye ekstra üst üste gelmiş gibiydi.
Öncelikle yeni okul dönemi başlamıştı. Bu her ne kadar sinirli ve huysuz olmam için yeterli bir sebep olsa da daha da fazla sebepler vardı. Havalar. Ekim ayına girdiğimizden havalar artık soğumuştu ve BEN SOĞUK HAVADAN NEFRET EDERDİM. Şimdiden yazın gelmesi için geri sayıma başlamıştım. Sehun ise kış aylarına ayılıp bayıldığı için gayet keyifliydi bu durumdan. Ne yaptığı belli olmayan okulumuz fakülteleri farklı farklı tarihlerde açtığı için benim derslerim Sehun'un derslerinden bir hafta erken başlamıştı ve SEHUN OKULDA YOKTU. Minseok ve Yixing'de yoktu. Bu yüzden tüm gün okulda sessiz sessiz durmuş ve bir an önce eve gitmeyi beklemiştim. Bu ne kadar sağlıklıydı bilmiyorum fakat Sehun yanımda olmadığı, ondan biraz olsun uzak olduğum müddetçe kendimi çok yalnız ve başıboş hissediyordum. Ayrıca aç olduğum kısmı es geçmemeliyim. Aç olduğum zamanlar çok sinirli olurdum. Hatta bir keresinde Yixing ve Minseok ile buluştuğumda üçümüz çok aç olduğumuz için o kadar sinirliydik ki yemek yiyecek bir yer bulana kadar sokak ortasında kavga edip durmuştuk. En sonunda yemek yediğimizde ise karnımızın doymasının verdiği mutlulukta sanki dakikalar önce kedi köpek gibi kavga eden biz değilmişiz gibi takılmaya devam etmiştik.
Evet, bence bunlar sinirli olmam için yeterli sebeplerdi. Sinirle apartmana girerken merdivenleri sinirle tek tek çıkmıştım. Kapının önüne geldiğimde bir türlü cebimden çıkmayan anahtar yetmezmiş gibi bir de üstüne çıkarttığımda yere düşmesiyle kafamı duvarlardan duvarlara çarpıp kendimi merdivenlerden yuvarlandırmak istedim. Sakinleşmek adına gözlerimi bir müddet kapalı şekilde bekletirken biraz zaman sonra eğilip anahtarı yerden almış ve kapıyı açmıştım. Kapıdan girip kenarda ayakkabılarımı çıkartmaya çalışırken annemin sesini duydum.
"Jongin ayakkabılarını evin içinde çıkartmıyorsun değil mi anneciğim?"
Rica gibi görünen fakat altında ciddi bir tehdit yatan cümleyi dinlerken "Evet anne." demiş ve evin içinde çıkarttığım ayakkabılarımı portmantoya yerleştirmiştim. Evet ben de böyle bir kötü bir çocuktum işte anlarsınız ya.
Evin sıcacık olmasıyla gevşerken üzerimdeki montu da çıkartmış ve kenara atmıştım. Onu asmak için yeterince üşengeçtim. Annem içeriden bağırdı. "Jongin montunu as!" Montu iyice kenara iteklerken "Astım anne." dedim. Tekrardan dediğim gibi bugün oldukça huysuz ve sinirliydim bu yüzden hiçbir şey yapmak istemiyordum. Sadece bir an önce evdeki işlerimi halledip Sehun'un yanına gitmek istiyordum.
Banyoya ellerimi yıkamak için ilerlerken annemin "Jongin'im su kaynamıştır çayı da demler misin? Ben kalkmayayım şimdi." demesine de "Tamam anne." demiştim. Annem "Jongin'im" demişti bu yüzden bu biraz yumuşamama sebep olmuştu. İşte bu kadar da anne kuzusu biriydim. Çayı demlerken fazlaca demlemeye dikkat etmiştim çünkü annem tam bir çay bağımlısı olduğu için bir demlik onu rahat götürüyordu. Bunca zamandır demir eksikliği nasıl olmamıştı anlamıyordum açıkcası. Gerçekten o kadar çok içerdi ki mesela dışarıda herhangi bir yerde sanki az çay içmiş gibi eve döndüğümüzde "Ay ben bu çaydan hiçbir şey anlamadım yeni çay demliyorum." der ve bir demlik de evde içerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sen kokuyor yüzeyi bedenimin her gözeneği | sekai
FanfictionAnneannem küçüklüğümden beri dans etmeyi ve aşık olmayı öğrenmemi istedi. Dans etmeyi bir türlü öğrenemedim. Hatta ömrüm boyunca ikisini de öğrenemeyeceğimi düşünüyordum fakat Jongin, artık aşık olmayı biliyorum. Hem de mükemmel bir adam sayesinde.