Birisini tüm benliğinizle sevdiğinizde, sevdiğiniz kişinin hayatından, ister istemez bazı parçalar alıyorsunuz kendi hayatınıza. Bu parçalar kalıcı olup hayatınızda yer de edinebiliyor veya geçici olup bir süre sonra hayatınızdan silinebiliyor da. O kişinin mutluluğu sizin de mutluluğunuz, hüznü sizin de hüznünüz, sevinci sizin de sevinciniz olabiliyor. Fark etmeden sevdiğiniz kişinin huylarına bile sahip olabiliyorsunuz. Bu tamamen benimsemek meselesi. Bu kişi arkadaşınız da olabilir, sevgiliniz de, anneniz de, babanız da...herhangi birisi. Hatırlıyorum da bir keresinde Minseok, çok küçükken hastalığından dolayı ölen kardeşinden bahsedip, yanımda çaresizce ağlarken hiç kardeşim olmasa bile kendi kardeşimi kaybetmiş gibi Minseok ile birlikte ağlamış, onun üzüntüsüne ortak olmuştum. Yani bazı duyguları yaşamak için birebir deneyimlememize gerek yoktu. O duyguyu hissetsek, empati kursak yeterliydi. Tabi bu tamamen benim düşüncem için geçerliydi kimisi için hayatında empati adına pek de bir şey yoktu.Şimdi de başımı Sehun'un omzuna yaslamış camdan akıp giden yolu izlerken aynı düşünceler içerisindeydim. Anlattıklarından sonra sanki ben de onunla birlikte küçük yaşımda annesiz kalmış, baba sıcaklığı nedir bilmemiştim. Sanki zehirli bir akrebin sokmasıyla yüreğine yayılan acı benim de yüreğime yayılmıştı. Ellerimi ellerine sararken iyice sokuldum yanımdaki bedenine. Ona ne kadar yaklaşırsam o kadar azalıyordu yüreğimdeki acı. Aynısını onun da hissetmesini istedim. Bu yüzden bir an olsun ayrılmadım yanından.
Saat akşam dokuzdu. Gwangju'ya varmamıza iki saat kalmıştı. Annemle yalvar yakar konuşmalarımın ardından Sehun'la birlikte gitmeme izin vermişti. Tabi babasının durumunu anneme ayrıntılı anlatmamıştım, sadece hasta olduğunu söylemiştim. Aksi halde hiç izin vermezdi sanırım. Zaten düşündüğümden de kısa kalacaktık burada. Sehun yarın akşam için dönüş biletlerini almıştı bile. Fazla kalmak için üstelememiştim, ne kadar az kalırsak o kadar iyi, demişti. Yine de erken davrandığını düşünüyordum. Belki de her şey düşündüğümüzden farklı ilerleyip burada daha fazla kalmak isteyecekti. Bilemezdik.
"Üşüyor musun canım?"
Sehun saçlarıma öpücük bırakırken sormuştu. Muhtemelen ona bu kadar sokulmamın sebebini üşüdüğümden zannetmişti. Başımı hayır anlamında sağa sola salladım. Bu akşam sıcak havalara karşın yağmur çiseliyordu. Yaz yağmurlarıydı bunlar. Gözlerim yavaş yavaş kapanırken uyumamak için kendime engel olmadım. Başım sevdiğimin omzuna yaslı, ellerim ellerini sarmışken kolayca uykuya dalmıştım zaten.
Otobüsün yavaşlamasını hissederken gözlerimi açmadan elimle Sehun'u yokladım. Sessizce parmaklarımla uğraşıyordu. İster istemez gülümsedim. Onu şimdiden gülümserken görmeyi özlemiştim. Son birkaç gündür imkansız bir şeydi tabi ki bu. Gözlerimi yavaşça açıp doğrulurken etrafa bakındım. Sanırım gelmiştik, saat on bir buçuktu. "Ben de şimdi seni uyandıracaktım." dedi Sehun. "Az da olsa rahat uyuyabildin mi?" Gülümseyip "Evet." derken dağılmış saçlarımı düzeltiyordu. "Beni soracağına kendine bak. Yolculuk boyunca hiç uyumadın."
"Aslında sen uyurken ben de seninle birlikte uyudum." Bir ara başımın üstüne yasladığı kafasını hissetmiştim. Sanırım o zamandan bahsediyordu. Yine de az da olsa uyumasına sevinmiştim.
Otobüsün durmasıyla herkes aşağı inerken biz de sırt çantalarımızı almış ve otobüsten inmiştik. Zaten çok bir eşya almamıştık yanımıza.
"Bir taksi bulalım, kalacağımız pansiyon buraya biraz uzak." Sehun'un elini tutup ilerlerken şansımıza hemen bir taksi bulmuştuk. Yolculukta uyusam bile hâlâ uykum vardı ve yorgun hissediyordum. Aynı şekil Sehun'da öyle olmalıydı. Taksideki yolculuğumuz sessizce ilerlerken camdan akıp giden şehri izledim. Garip bir huyum vardı ki şehir dışına çıkınca apartmanları inceler ve içinde yaşayan insanları düşünürdüm. Herkesin birbirinden farklı yaşantısı vardı. Niyeyse ülkedeki tüm insanların yalnızca benim yaşadığım şehirde yaşadığını zannederdim. Garip bir düşünceydi işte benimkisi de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sen kokuyor yüzeyi bedenimin her gözeneği | sekai
FanfictionAnneannem küçüklüğümden beri dans etmeyi ve aşık olmayı öğrenmemi istedi. Dans etmeyi bir türlü öğrenemedim. Hatta ömrüm boyunca ikisini de öğrenemeyeceğimi düşünüyordum fakat Jongin, artık aşık olmayı biliyorum. Hem de mükemmel bir adam sayesinde.