İngiltere'ye ilk defa gelmiyordu genç adam. Debut edilmelerinin ikinci yılında ünleri Kore piyasasını aşıp diğer ülkelere beklenmedik bir şekilde taşınca şirketleri zaten çok yoğun olan programlarının arasına bir İngiltere ziyareti sıkıştırmıştı hızlıca.
İlk ziyaretleri yalnızca TV şovlarına konuk olmayı içeren bir programa sahipti. Yeonjun grubu ile birlikte bir akşam programına konuk olmuş, hemen ertesi gün ise radyo programı ile açtıkları günü iki ayrı gündüz programıyla noktalamışlardı. Ziyaretleri bununla sınırlıydı ne yazık ki. Gezmeye hiç fırsat bulamayan grup üyelerinin her birinin ülkelerinde yapılacak bir sürü işi vardı birbirinden bağımsız ve birlikte, bu nedenle kendi ülkelerine oyalanmadan dönmek zorunda kalmış ve hatta dinlenmeye bile fırsat bulamamışlardı.
İkinci ziyaretlerinde ise biraz daha uzun kalmışlardı. Sadece iki güncük daha fazla. Ama olsun. Bu kadarcığı bile Yeonjun'u mutlu etmişti, zira günün birinde güzelliğiyle herkesin dilinde olan Hyde Park'ta yürüyüş yapıp kuğuları izleyebilmek babası ile yapmak istedikleri şeyler listesinde yer alan maddelerden yalnızca biriydi. Babasını yaklaşık iki sene önce kaybettiği için bu isteğini babası ile gerçekleştirmek mümkün olmamıştı; ancak babasını yanında hayal etmek onun için hala mümkündü.
Gözlerini gökyüzüne dikip babasının orada bir yerlerden kendisini gülümseyerek izlediğine inanmak istemişti. Somut varlığını yanında hissedemese de ne kadar mutlu olduğunu anımsıyordu.
Ne ünlü olmak ne de başka bir şey. Basit şeylerle mutlu olurdu çoğu zaman Yeonjun. Mutluluğun ne olduğunu neredeyse unutmaya başladığı bu günlere nazaran hala içinde umut taşıdığı zamanlardaydı. Hayatın korkunç yüzü karşısında ayakta durmayı başarabiliyor ve de babasına verdiği sözü tutabilmek için elinden gelenden de fazlasını yapmaya çabalayacak cesareti kendinde bulabiliyordu. London Eye'ı görmek ya da Sherlock Holmes'un yaşadığı Baker Street'de dolaşmak gibi küçük şeylerden zevk alabiliyor, sokakta onu görünce çığlık atan her yeni yüz içindeki çalışma hırsını daha da harlayabiliyordu.
Bütün bunlara alışıktı halbuki genç adam. Ancak iki senedir bu sektörde olmalarına rağmen her şey daha yeni başlıyormuş gibi hissediyordu. Henüz on sekiz yaşında ve grubunun en genci olsa da başardığı birçok şey vardı. Her gün ve her gün giderek daha fazla efor sarf etmek zorunda kalsa da bunu umursamıyordu.
Hepsi öyleydi aslında. Bu kadarına sahip olabilmek için bile fazlasıyla çalışmaları gerekmişti. Bireysel olarak iyi olmak onlar için bir zorunluluktu. İçlerinden kimileri debut olabilmek için senelerini vermiş, arkadaşlarının teker teker pes etmesini ya da başarmasını izlemiş ve bir sürü fedakarlık göstermek zorunda kalmıştı. Yeonjun gibi daha şanslı olanlar ise bir ya da iki sene içerisinde emeklerinin karşılığını almaya başlamıştı.
Oysa bu kadarı bile oldukça zordu. Diğerlerine göre daha kolay bir stajyerlik dönemi geçirmiş olması ona büyük bir avantaj sağlıyormuş gibi görünmüyordu. Hayat her insanın önüne farklı engeller koyardı ya; o da üstesinden gelmek zorunda olduğu başka güçlüklerle karşı karşıya kalmıştı.
Bireysel olarak iyi olmak zorunluydu, evet; kabul ediyordu. Ancak onları yıpratan bir grup olmanın yarattığı zorluktu. Bütün olarak ne yaptıkları kuşkusuz ki daha çok ilgi çekiyordu.
Her biri neredeyse bir diğerinden farklı kişiliklere sahip sekiz kişilik bir gruptan oluşuyorlardı. Birbirlerine uyum sağlamak için ciddi çaba harcamaları gerektiği gerçeği inkar edilemezdi. Dışarıdan bakıldığında her şey harika görünüyor olabilirdi fakat kardeşin bile kardeşi kıskandığı bir dünyada sizden daha yetenekli insanlara haset duymamak imkansızla eş değerdi. Araya nifak tohumları ekilmesi için daha fazlasına ihtiyaçları da yoktu. Oysa günlerinin çoğunu birlikte geçiriyor, ailelerinden fazla birbirlerini görüyorlardı. Bir trainee olarak kabul edildikten sonra aynı yurtlarda kalmaya başlamış ve bir grup olunca da aynı eve yerleşmişlerdi. Dans, şan dersleri ya da şarkı sözü yazma seansları, hatta bazen tatil günleri ve diğer bütün her şeyde, her zaman beraberlerdi.
![](https://img.wattpad.com/cover/264696228-288-k612067.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
(Black) Onyx || Txt~Soogyu
FanfictionHayır, onun için sıcak bir yer yoktu.. Sıcak bir yuva ya da kucak... Adım atacak tek yer... Sığınacak tek liman... Belki de bu yüzden... Artık yaşamaya çalışmayı bırakmalıydı.