- Bölüm 31 -

24 2 0
                                    

Soobin Beomgyu'yu teselli etmek için her şeyi yapacaktı. Ama birazcık geç kalmamış mıydı?

Birkaç gün önce Yeonjun'la arasında geçen konuşmayı düşündü Soobin. Her insanın hata yapabileceğini söylemişti. Önemli olan hatasını kabullenmek ve telafi edebilmekti.

Soobin de bir hata yapmıştı. Hissettiği karışıklığı oğlana mal etmek istemese de onu bu işten uzak tutmayı başaramamıştı. Nasıl yapsındı ki zaten? Karmakarışık olmasına neden olan Beomgyu'nun ta kendisiydi. Kalbi ve mantığı arasında bir savaş vermiş, sonunda bu savaşı kazanan kalbi olmuştu. Belki de en başından itibaren dinlediği şey yalnızca kalbi olmalıydı.

"Konuşabilir miyiz?" diye sormuştu Beomgyu'ya tereddütle. Yeonjun'un üstünü değişmesine yardım etmiş ve onu yatağına yatırmış, bir şeyler yedirdikten sonra uyuması için yalnız bırakmışlardı. Revirdeki doktorun söylediği ilacı almak için yurttan kısa süreliğine ayrılmışlardı ve şimdi odaya yaklaşmak üzerelerdi.

"Konuşacak bir şey var mı ki?"

"Beomgyu lütfen!"

Konuşacak çok şey vardı ve bunu küçüğü de oldukça iyi biliyordu. Pek istekli görünmese de "Peki," diye onaylamıştı onu. Ortak alanda bir köşeye geçtiklerinde etrafına bakındı Soobin bir süre. Bakışlarını Beomgyu'dan kaçırmaya çalışıyor gibi bir hali vardı. Kendini doğru ifade edememekten ve onu daha fazla kırmaktan korkuyordu.

"Özür dilerim," diye mırıldandı sessizlikle geçen birkaç dakikanın sonunda. Bakışları hala Beomgyu'dan çok uzaktaydı. Gerginlikle oynattığı ellerini izliyor, küçüğüyle yüzleşmek için cesaretini toplamaya çalışıyordu.

"Özür mü diliyorsun?"

Beomgyu'nun yüzü şaşkınlık ve öfkeyle harmanlanmış bir duyguya esir oldu. Soobin'den her şeyi bekliyordu ama bir özür... hayır, beklediği şey bu değildi. İhtiyacı olan şey bu değildi.

"Gerçekten tüm olanlardan sonra özür mü diliyorsun ?"

"B-ben..."

"Soobin benim özre ihtiyacım yok. Eğer beni buraya özür dilemek için çağırdıysan gerçekten daha fazla vakit kaybetmek istemiyorum."

Ayağa kalktı bir hışımla. Ama Soobin onu kolundan tutarak durdurdu. "Hayır, dur!" Nihayet küçüğünün gözlerinin içine bakabiliyordu. Söyleyecekleri bir özürle sınırlı değildi.

"Ben bir aptalım."

Ha şunu bileydi! Beomgyu yavaşça yerine oturdu. Devam etmesini söyleyen bir işaret verirken göğüs kafesini parçalayacakmış gibi delicesine davranan kalbini görmezden gelmeye çalıştı. Hayal kırıklıklarına rağmen kalbi hala Soobin için aynı şekilde atıyordu.

"Korkunç bir hata yaptım. Beni affedebilir misin bilmiyorum ama bu süre içerisinde hatalarımdan öğrendiğim bir şey var ve bunu senin de bilmeni istiyorum..."

Konuşmaya başladığında içgüdüsel olarak tuttuğu eli okşamaya başladı. Teni yumuşacıktı. O gece de ona bu şekilde dokunduğunu anımsıyordu. Kafası tam olarak yerinde değildi ama her şeyi anımsıyordu. Beomgyu'nun ona yaklaşmasını, kendisinin sabırsızlıkla aralarındaki mesafeyi kapatmasını, Beomgyu'nun tereddüt etmesini ve de Soobin'in onu cesaretlendirerek burunlarını birbirine sürtmesini... Daha sonra dudakları birbiriyle buluşmuştu. Elleri birbirlerinin üzerinde keşfe çıkmıştı ve Soobin bunun ne kadar güzel hissettirdiğini şimdi bile anımsıyordu.

Hayatında ilk kez birine böyle dokunuyordu. Hayatında ilk kez birine karşı böylesine yoğun duygular besliyordu. Duyguları onu korkutmuştu. Daha bir erkekten hoşlandığını bile kabullenmekte zorlanırken bu kişinin en yakın arkadaşı olması gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalmıştı.

Kimilerine göre bir erkeğe aşık olmak yanlıştı. Soobin başlarda kendinden sırf bu yüzden utanmıştı, şimdilerde utancını aşmaya çalışıyordu, Beomgyu'nun da kendisi gibi hissettiğini gördüğünde kendine olan inancı çoğalmıştı. Ne var ki sorun yalnızca kendini kabullenmekte zorluk çekmesi değildi. Şirketleri tarafından oluşturulan kurallar direkt aşık olma eyleminin kendini yasaklıyordu. Kime aşık olduklarının bir önemi yoktu. Bir erkek ya da bir kız olması umurlarında değildi. Kalplerindeki boşluğu dolduramaz, doldurulmasına izin veremezlerdi.

Soobin bu yüzden Beomgyu'yu reddetmişti. Önce ona dokunmuş, onun kendine dokunmasına izin vermiş ve onu sevdiğini itiraf etmişti. Sonrasında ise korkmuştu. İliklerine kadar hem de. Yakalanma ihtimalinin yarattığı sanrılara yenik düşerek ona yapamayacağını söylemişti. Sanki bir gece önce aşkını itiraf eden kendisi değilmiş gibi Beomgyu'ya yaptıklarının yanlış olduğunu söylemişti. Ona konuşmak, duygu ya da düşüncelerini aktarmak için zaman bile vermemişti. Soobin arkadaş olarak kalmanın en doğrusu olduğunu sanıyordu fakat arkadaş olarak da onu yarı yolda bırakmıştı. O günden beri her gün biraz daha Beomgyu'dan uzaklaşmıştı ve böylece geldikleri nokta şu an durdukları noktaydı.

"Ben arkadaş olmak istemiyorum Beomgyu, biz zaten hiç arkadaş olamadık."

Beomgyu duyduklarını zihninde çevirip duruyordu. Soobin bir konuda haklıydı. Onlar hiç arkadaş olmamıştı. Beomgyu ona hep aşıktı. Soobin duygularının ne zaman farkına varmıştı bilmiyordu; ancak görünüşe göre durum onun için de pek farklı sayılmazdı. Yine de onu öylece affedip kaldıkları yerden devam edece değildi. Her şeyi hemencecik unutamazdı.

"Gyu lütfen beni affet! Bir korkak gibi davrandım. Hayatımda ilk defa böyle hissediyorum ve hissetmemem gerektiğini düşünüp senden kaçtım."

Burnunu çekti. Gözlerinin dolu dolu olduğunu hissedebiliyordu.

"Ailemin benim hakkımda neler düşündüğünü biliyorsun. Başarmak zorunda olduğumu düşündüm, aramızdakilerin buna engel olacağını sandım ve elimdeki şansı kaybetmek istemedim. Ama sonra seni kaybettiğimi fark ettim. İnan ki bu şirketten atılma korkusundan bile daha beter."

Gözünden akan bir damla birleşmiş ellerine düştü. Beomgyu elini uzatıp Soobin'in çenesi dokundu nazikçe ve göz göze gelmelerini sağladı. Her şeye rağmen onu bu şekilde görmek üzülmesine neden oluyordu.

"Seni asla affetmeyeceğimi söylemeyeceğim, çünkü biliyorum; aramızda geçen her şeye rağmen, seni affedecek kadar salağım..." ve bu durum onu biraz olsun bile kötü hissettirmiyordu.

"Ben sana bir söz verdim. Her zaman yanında olacağımı söyledim ve olacağım da ama bir anda her şeyi unutamam... benden bunu isteme lütfen..."

Soobin kafasını salladı. Zor olduğunu o da biliyordu, zaten beklentisi hemen her şeyi unutmak değildi ama bir başka şansı hak etmek istiyordu.

"Kalbimi çok ama çok kırdın..."

"Üzgünüm..."

"Yeonjun'dan neden bu kadar çok nefret ettim biliyor musun? Yani karşılaştığınızdan bu yana sana o.ç gibi davranması dışında..."

Soobin kafasını sallarken o gülümsedi. Bilmediğine emin olmasına rağmen sormuştu. Soobin Beomgyu'nun takıntılı gibi davrandığını söylemişti; ancak tam olarak öyle değildi.

"Bir sürü kötü anlarınız oldu ama söz konusu o olduğunda hep istediğin şeyi biliyor gibiydin. Ben ise sana yalnızca karmaşa yarattım..."

Bir ara sevdiği çocuğun hayatında istenmediği fikrine kapılmış, bu da onu çılgına çevirmişti.

"İçindeki karmaşayı çözmen çok uzun zaman aldı Soobin. Birbirimize olan hislerimizin daha kuvvetli olduğunu sanıyordum."

"Öyle... Bu yüzden seni kaybediyor olduğum gerçeği canımı fazlasıyla yaktı ya zaten..."

"Ağlama, lütfen. Böyle bir şey olmayacak."

Artık tamamen serbest bıraktığı göz yaşlarının arasından sordu. "Doğruyu mu söylüyorsun?"

"Elbette. Birbirimize verdiğimiz sözü hatırla."

"Her zaman ve sonsuza kadar..."

Her zaman ve sonsuza kadar...

(Black) Onyx || Txt~SoogyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin