Yeonjun'un ördüğü çelikten duvarların ardına sızmak hiç kimse için kolay olmayacaktı.
Doğru.
Genç adam sırtını kapıdan tarafa vererek Soobin ve Beomgyu'ya arkasını döndüğünde, bunun yadsınamaz bir gerçek olduğunun sinyallerini açık bir şekilde vermişti. Soobin idolü olarak gördüğü bu pembe saçlı çocuğun bu kadar yabani davranmasını içten içe haklı çıkarmaya çalışırken oda arkadaşı pek de onun gibi düşünmediğini ortaya koymaktan çekinmemişti.
"Şuna neden kendi yatağını teklif ediyorsun ya?"
Beomgyu gözlerini devirdi. Agresiflikle sarmalanan sesi fısıltı halinde çıkıyordu. Buna rağmen Yeonjun hakkında söylenen şeyleri gayet iyi duyuyordu. Ancak aynı odayı paylaşmak zorunda kaldığı bu iki çocuk o kadar ilgisini çekmiyordu ki odanın duvarıyla bakışma eylemine devam etme konusunda oldukça ısrarcıydı.
Sessiz ol, dedi Soobin. Ama yalnızca gözleriyle. Kaşları Beomgyu'yu uyarmak istermiş gibi havaya kalkmış, bakışları kıpırdamadan yatan pembe saçlının üzerinde duraksamıştı.
O da burada.
Beomgyu umursamaz bir şekilde omzunu silkmişti.
Bana ne!
Sırf duyuyor diye düşündüklerini kendine saklayacak değildi. Karşılaştıklarından bu yana bir kez olsun ılımlı davranmamıştı Yeonjun onlara. Durum böyleyken o neden kendini nazik olmak için zorlasındı ki?
Hayır, bunu yapmayacaktı. Kendini zorlasa bile başaramayacaktı. Beomgyu kendini iyi tanıyordu. Ondan bir kere gıcık kapmıştı. Bundan böyle yıldızları o kadar da kolayca barışmayacaktı. Kafasının içinde bu düşünceyi evirip çevirirken dudağından bıkkınlıkla dökülen kelimelere aldırış etmedi.
"Aman tamam be!"
Yapma lütfen, der gibi bakan çocuktan gözlerini hızla çekip kendi yatağına geçti. Sessizlik içinde geçen gece boyunca içten içe kurulmaya devam edecekti. Yalnızca saatlerdir tanıdıkları şu adam yüzünden ona içerlemiş bir şekilde bakan en yakın arkadaşına da sinirlenmişti. Tamam, iyi çocuk falandı ama insan bu kadar da saf olmazdı. Beomgyu bazen Soobin'i gerçekten de hiç anlayamıyordu. Her insanın kalbinde bir iyilik aramak ona göre saçmalıktı. Kabul etmek gerekiyordu ki... Bazı insanlar sadece kötüydü. Sadece kötü...
Ertesi sabah Soobin'e olan öfkesi tamamen dinmişti. Hep böyle olurdu zaten. Beomgyu asla ona kıyamazdı. Daha şirkete katıldığı ilk gün tanışmış ve hemen aralarında bir bağ oluşturmuşlardı. Beomgyu durumu hala biraz garip karşılıyordu, zira dünden de anlaşılabileceği gibi biraz ön yargıları olan bir insandı. İnsanlara karşı kaba değildi; ancak onlara karşı mesafeli olduğu gerçeğini inkar edecek değildi. Şirkete kabul edileli iki yıl olmasına rağmen gerçek manada arkadaş olabildiği, Soobin dışında, tek kişi vardı; o da Taehyun'du. Bu ikisi için her şeyi yapar, gözünü bile kırpmadan ateşlere yürürdü. Ama sonra Soobin ağzını açtı ve Beomgyu biraz önce aklından geçirdiği şeyi bir kez daha sorgulamak zorunda kaldı.
"Sence onu uyandırmalı mıydık?"
Yurttan ayrılıp yola düşmüşlerdi. Şirket yurda çok da uzak mesafede olmadığı için yayan gitmeyi tercih etmişlerdi. Çok gerekmedikçe yol için para harcamazlardı. Beomgyu için fark etmiyordu, ailesinin durumu yeterince iyiydi, daha çok Soobin parasını idareli harcamak zorunda olduğu için ona ayak uyduruyordu.
"Sabah sabah azarlanmak istiyorsan evet..."
Beomgyu lafını esirgemeden konuşurken Soobin ona yine aynı bakışı atmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
(Black) Onyx || Txt~Soogyu
FanfictionHayır, onun için sıcak bir yer yoktu.. Sıcak bir yuva ya da kucak... Adım atacak tek yer... Sığınacak tek liman... Belki de bu yüzden... Artık yaşamaya çalışmayı bırakmalıydı.