Üzerindeki depresif havanın çabucak dağılması mucize gibi bir şeydi, zira Yeonjun hala üzerine bir dağ gibi yığılan sorunlarının altında sağ kalmaya çalışıyordu.
Boğuştuğu hiçbir dert öyle bir anda çözüme ya da sonuca kavuşmayacaktı, doğru, dün gece daldığı düşüncelerden sıyrılmayı başardığında fark etmişti ki sorunlar da hüzünler gibiydi. Tamamen silinemeseler de ertelenebilirlerdi. O da öyle yapmaya karar vermişti. Eline asla geçmeyeceğine inandığı bu iki üç günlük tatil boyunca hayatındaki bütün can sıkıcı olaylardan zihnini uzak tutmayı deneyecek ve de yalnızca onu mutlu edecek şeylere odaklanacaktı.
İlk kez tatile geliyor değildi; lakin işle alakalı sebepleri bir yana bırakacak olursa yakın arkadaşlarından biriyle geldiği ilk tatil bu sayılırdı. Tatilin Jennie ile olması ise onu daha da özel kılıyordu. Biliyordu. Gizli saklı yaptıkları bu kaçamak onlar için ilk olduğu gibi -çok büyük ihtimalle- son da olacaktı. Birbirine uymayan programları, şirketin üzerlerinde kurdukları hakimiyet ve diğer baskılar bir noktadan sonra bağlarının kopmasına neden olmasa da kamera ya da flaşlar önünde onları birbirinden uzaklaştıracaktı. Daha şimdiden böyle bir döngü içerisine girmişlerdi ve zamanla bu döngüyü yıkabileceklerini düşünmek fazlaca iyimser bir yaklaşım olurdu.
Yeonjun olanları değiştiremezdi. Her şeyi yeniden yazamazdı ve geleceği tahmin edemezdi. Ama bugüne sahipti. Belki de ihtiyaçları olan tek şey de bugünleriydi. Geçmişlerine ya da geleceklerine uzanamıyorlarsa, ellerinde olanı en iyi şekilde değerlendirmelilerdi.
Yeonjun bugüne bile değil, sanki sadece 'o ana' sahipti. Bu yüzden avuçlarının arasından kaçan kum tanelerine değil, saatinde kalan kumlara odaklanacaktı. Jennie ile unutulmaz bir tatil geçirecek ve her anımsadığında her ikisinin de mutlu olmasını sağlayacaktı. Ama ne yazık ki Jennie dengesiz bir neşeyle dolup taşan genç adamdan çok farklı bir ruh hali içerisindeydi.
"Noona!"
"Hı?"
Dalıp gitmiş olan kız yerinden sıçradı korkuyla. Oturduğu yerde -su üstü villaların merdiveninde- hafifçe öne doğru eğilip ellerini incecik vücuduna oranla daha tombul olan yanaklarına dayamış ayaklarını soktuğu suya dalgınca bakıyordu. Yeonjun'un ona seslenmesini beklemediği aşikardı. Çocuğun bağırtısıyla gafil avlanmış ve korktuğu için de baş parmağını damağına götürüp çekmişti.
"Yeonjun-ah," diye karşılık verdi neredeyse azarlar bir tonda. "Ödümü kopardın, hiç öyle bağırılır mı?"
"Özür dilerim noona. Seni korkutmak istememiştim ama dalıp gittin. Dakikalardır suyu izliyorsun."
"Ben özür dilerim. Senin bir suçun yok. Düşünmeden duramıyorum bir türlü..."
Jennie iç çekti. Dün Kai üzerine yaptıkları konuşmadan sonra keyfi kaçmıştı. Kafasının içinden neler geçtiğini anlayabiliyordu Yeonjun ve kuruntularının yersiz olduğunu da; ancak ne derse desin Jennie'nin kafasını kurcalayan ve canının sıkılmasına neden olan düşüncelerini tersine çevirememişti. Onun için üzgün hissediyordu genç adam. Jennie'nin, neredeyse her kötü anında yanına koştuğu aklına geldikçe kendini yetersiz hissediyordu. Onun için daha fazlasını yapmak istese de ne yazık ki elinden bir şey gelmiyordu. Onu neşelendirmekten başka yapabilecek bir şeyi yoktu ve Yeonjun her yolu deneyeceğine dair tam da o an kendi içinde sessiz bir yemin etmişti.
"Sen de haklısın tabii," diye mırıldandı bilmiş bir şekilde. "Senin yerinde olsam o kaslar benim de aklımdan çıkmazdı."
Göz kırptı kıza. Daha işe yarar şeyler söylemek isterdi ama daha önce de belirttiği gibi aşk ve o hala birbirine çok yabancı olan iki ayrı kavramdı. Jennie de böyle olduğunu bildiği için elinde olmadan gülümsemişti.
![](https://img.wattpad.com/cover/264696228-288-k612067.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
(Black) Onyx || Txt~Soogyu
أدب الهواةHayır, onun için sıcak bir yer yoktu.. Sıcak bir yuva ya da kucak... Adım atacak tek yer... Sığınacak tek liman... Belki de bu yüzden... Artık yaşamaya çalışmayı bırakmalıydı.