Taehyun ve Kai'nin ara sıra sohbet konusu açmaya çalışmalarını saymazlarsa yolculuk sessizlik içinde geçiyordu. Bu sefer tek nedenin kendisi olmaması Yeonjun'a ilginç gelmişti. Genelde ortamın gerilmesine neden olan kişi kendisi olurken bu seferkinin altında Soobin ve de Beomgyu'nun süregelen küslüğü yatıyordu. Bunu küslük olarak adlandırmanın ne kadar doğru olduğundan emin değildi; ancak iki çocuğun da açık ettiği üzere aralarındaki sorun her ne ise yakın zamanda çözüleceğe pek de benzemiyordu.
Durumu garipleştiren tek şey küslükleri değildi üstelik. Beomgyu ailesine düşkündü, onları görme fırsatı yakalamışken bir anda karar değiştirip onların peşine takılmış olmasının nasıl bir açıklaması olduğunu Soobin kadar diğerleri de merak ediyordu. Yeonjun ise biraz düşündükten sonra ipuçlarını birleştirerek sebebin kendisi olduğu kanaatine varmıştı. Yeonjun, Soobin'in teklifini kabul ettiğini söyledikten sonra onlarla geleceğini bildirip eşyalarının çoğunu dolabına geri yerleştirmişti. Yeonjun küçük olanın kendinden haz etmediğini bilse de nefretinin bu denli büyük olduğunu bilmiyordu. Yeonjun'la Soobin'in arası düzelir diye ödü kopuyordu, sırf onlara bu fırsatı sunmamak için Soobin'le konuşmadığı gerçeğini ve de haftalar boyunca takındığı tavırları bir kenara bırakıp Soobin'in evine gelmişti. Sanki bu kadarı da biraz fazlaydı.
"Hemen şu soldan ikinci evin önünde durabilirsiniz."
Arka koltukta oturan Soobin öne doğru eğilip parmağıyla bir evi işaret etti. Üç saatlik yolun ardından nihayet gelmişlerdi. Araba durur durmaz kendini dışarı attı Yeonjun. Diğerleri eşyalarını alırken o bacaklarını açmak için uğraşıyordu. Yol boyunca çok sabit durduğu için bacaklarına ağrı saplanmıştı, biraz harekete ihtiyacı vardı. Çantasını ve geri kalan eşyaları birazdan alabilirdi.
"Anne! Baba! Biz geldik."
Evin bahçesine doğru yürüyen uzun boylu çocuk heyecanla bağırdı. Çok geçmeden açılan kapıda orta boylarda bir kadın belirdi ve birazcık öfkeli bir ifadeyle Soobin'in üzerine yürüdü.
"Kaç kere aradım seni eşek sıpası, neden telefonuna bakmıyorsun?!"
"Telefonum çantamla birlikte bagajda kalmış. Duymamıştım..."
Bu arada diğerlerinin şaşkın bakışları altında aralarında bir kovalamaca dönmeye başlamıştı.
"Ne kadar merak ettik seni haberin var mı?!"
"Annecim sağ salim geldik işte, bir şeyimiz yok."
"Ya olsaydı?!"
Sonunda köşeye sıkıştırdığı oğlunun poposuna küçük bir şaplak attı. Bu hareketiyle birlikte Soobin küçük bir çocuk gibi sızlanmaktan kendini alamamıştı.
"Anne n'apıyorsun ya?! Ya baba!! Şu karına bir şey söyle... beni arkadaşlarımın önünde rezil ediyor."
Arkadaş lafını duyan Bayan Choi oğlunu rahat bırakıp hızla yüzünü onlardan yana çevirdi. Biraz önceki ifadesinin yerine kocaman bir gülümseme yerleştiren kadın "Çocuklar hoş geldiniz," diye mırıldandı tatlı bir şekilde.
Neredeyse koro halinde kadını selamladılar. "Merhaba Bayan Choi!"
"Kargaşanın kusuruna bakmayın. Bu eşek sıpası hep aynı şeyi yapıyor."
"Ama anne!!"
Bayan Choi, Soobin'in sızlanmasını görmezden gelmeyi tercih etti. "Hadi içeri geçin, daha fazla soğukta kalmayın. Hem acıkmışsınızdır da."
Hep birlikte içeri geçtiler. Onlar Bay Choi ve Soobin'in küçük kardeşiyle tanışırken Bayan Choi mutfağa geçmişti bile.
"Ben şunları mutfağa bırakayım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
(Black) Onyx || Txt~Soogyu
FanficHayır, onun için sıcak bir yer yoktu.. Sıcak bir yuva ya da kucak... Adım atacak tek yer... Sığınacak tek liman... Belki de bu yüzden... Artık yaşamaya çalışmayı bırakmalıydı.