- Bölüm 6 -

28 5 0
                                    

Onları kendi sözleriyle vururken pek de mutlu göründükleri söylenemezdi ama en azından başka bir yol bulana kadar toplantıyı ertelemeleri gerektiği konusunda hem fikir olabilmişlerdi. İstediği her şey gerçekleşmese de şimdilik bu kadarı bile Yeonjun'a yeterdi.

Yeonjun gerçekten de bu olayı mümkün olduğunca en az hasarla atlatmalarını; ne olursa olsun düzlüğe çıktığında yanında Pia'nın da yer almasını diliyordu. Pia'nın sevgilisinin yarattığı hezimetin izleri hala dudağının kenarında duruyor olsa da yediği bir yumruk için birini harcamak fazlasıyla acımasız olurdu.

Şirketten içeri girip doğruca birkaç gün önce fırtınaların koptuğu toplantı odasına yollandı. Bir önceki gelişinde yaşananların yalnızca küçük bir kar topu olduğunun hala farkına varamamıştı.

Yeonjun şirketlerin takip ettiği prosedürleri çok iyi bildiğini sanıyordu. Ne zaman bir şey istemediğini dile getirip onları aksini yapacağıyla tehdit etse şirket orta bir yol bulmak için toplanırdı. Bu seferkinin de o anlardan biri olduğunu sanıyordu fakat birkaç gün sonunda yeniden bir araya geldiklerinde aldığı tepki Yeonjun'un yüzündeki ifadenin donmasına neden olmuştu. Sadece tepkileri değil, tüm hücreleri de aynı soğuğu yaşıyordu.

"Siz neyden bahsediyorsunuz?" diye sorarken söylenenleri doğru duyduğundan emin olamayacak kadar büyük bir şokla kasılmıştı.

"Beni geri mi çekiyorsunuz?"

Geri çekmek? Bu ne anlama geliyordu? Yüzündeki ifade giderek karmaşıklaştı, gerçekten de bunun ne anlama geldiğini çözmeye çalışırken kaybolduğu oldukça belliydi. Daha önce hiç geri çekilen bir meslektaşı olduğunu ne görmüş ne de duymuştu. Gruplar dağılır, idollerin sahneye çıkması engellenir ya da anlaşmalar fes edilirdi; ancak şirketinin aldığı karar tam olarak bunları içermiyordu. Bu bir dinlenme seansı da değilse, o halde neydi?

Genesis'e ne olacağının konusu henüz açılmamıştı bile fakat dağılmadıkları ortadaydı. Yeonjun'u kesin bir şekilde gruptan çıkarırken grubun geri kalanına ne olacağı konusunda henüz şirketin de tam olarak bir karara vardığı söylenemezdi. Durumlar göründüğünden de karışık olduğu için şirket kendince önlemler almaya başlamıştı ve bu önlemlerin Yeonjun'u alakadar etmediğiyse ortadaydı.

Bütün her şey bitmiş miydi cidden? Anlaşmaları fesih mi edilecekti? Ya da Yeonjun olan biteni yanlış algılıyordu. Gerçekten... Neler oluyordu?

Şirketin CEO'su sanki onu duymuş gibi zihninde amaçsız bir şekilde dolaşan sorulardan birkaçını cevapladı.

"Belirsiz bir süreliğine sahneye çıkma iznin alındı. Eşyalarını topla, evden ayrılıyorsun..."

"Ne?"

"...eğitime ve de yurda geri dönüyorsun. Sana fazlasıyla imtiyaz gösterdik zaten. Hatırlaman gereken bazı şeyler olduğu aşikar."

Düz tonla sıralanan cümlelerin ardından kayan algılarını toplamakta zorlanmıştı. Ne olmuştu şimdi yani? Kovulmuş muydu? Özgür müydü? Eğitime geri dönmek de neyin nesiydi? Yeniden bir stajyer olacak değildi ya! Yoksa öyle miydi?

Ah Tanrım!
Ah Tanrım!!
Ah Tanrım!!!

Ne düşünmesi gerektiğini bilemedi. Nefes alma isteği baskın gelse de ciğerlerine dolan havanın yakıcılığı nefesini bir anlığına tutmasına neden oldu. Yeniden algılamaya başlayınca ise isyanla çıkan sesinin toplantı odasının duvarlarında yankılanmasına engel olamadı. Bu nasıl bir saçmalıktı böyle? Cidden birisi şaka falan yapmak istiyorsa bir an önce ortaya çıksa iyi olurdu. Bugün hiç günü değildi. Yeonjun gerçekten de hiç gününde değildi.

"Bu nasıl bir saçmalık?! Olan hiçbir şey benim suçum değilken cezalandırılanın ben olması ne kadar adil? Beni gerçekten kovuyor musunuz?"

Nereye el sallaması gerektiğini çözmeye çalışırken güldü tatsız bir şekilde. Her şey komik bir şakadan ibaret gibi geliyordu. Uzun bir süre boyunca öyle olduğunu düşünmeye de devam edecekti. Ne var ki olan biten hiçbir şey şaka değildi.

"Kovmak demeyelim. Küçük bir ara belki. Anlaşmamız hala devam ediyor. Şirketten bir yere gittiğin yok. Ne yazık ki..."

Ne yazık ki...

CEO yüzüne hafif bir tebessüm yerleştirirken "Ayrıca hiçbir şey yapmadığımızı söyleyemezsin," diye ekledi.

"Biz sana bir çözüm yolu önerdik ama sen kabul etmedin. İstediğin şeylerin gerçekleşmesini istiyorsan başka şeylerden feda etmen gerektiğini şimdiye öğrenmiş olman gerekirdi."

Tebessümü giderek manidar bir hal aldı. İçine küçük bir hava çekip tıslar gibi bir ses çıkarırken bakışları da giderek kısıldı. Koskoca salonda ondan başka konuşan kimse yoktu.

"Kendini feda etmek..."

Kendini feda etmek?!

"...Senin seçimin bundan yana oldu. Sence gerçekten suçlu olan biz miyiz?"

Söyleyecekleri boğazında düğümlenirken yalnızca öylece bakabildi karşısında oturan insanlara. Yeonjun kendini feda etmek istememişti. İstediği tek şey doğru olanın yapılmasıydı. Ama sustu, yalnızca içine attı. Görünen o ki ne söylese boştu. Kelimelerini harcamaya gerek duymadı. Hem zaten ağzını açtığı anda aciz bir hıçkırık yükseleceğinden korkuyordu. Zayıf görünmemek adına kendini zorluyordu. Her daim olduğu gibi. İçten içe ne kadar güçsüz olduğunu açığa vurmanın onu yalnızca bir piyon yapacağının bilincindeydi.

Dik durmuştu, durmaya devam edecekti. Yumruk haline gelen elinin parmakları derisine batıp da canını yakarken bunun yeni gerçeği olduğunu kabullendi. Neden sonra başını kaldırdı. Dolu dolu olan gözlerindeki ifadenin yerini daha sert bir ifadeye bırakmasına izin verdi ve hissettiği bütün aşağılanma, reddedilme, haksızlık ve de yalnızlık duygusuna rağmen yine de gülümsemeyi başarabildi.

"Peki. Nasıl istiyorsanız öyle olsun."

Arkasını dönüp çıktı. Aklında kalan son şey koridorda karşılaştığı Jisoo'nun bakışları olacaktı.

(Black) Onyx || Txt~SoogyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin