Jennie ile hissettiklerini paylaştığı o gün, hiçbir şeyin yolunda gideceğine dair bir umudu yoktu genç adamın. Gerçekten de bir şeyler büyük ölçüde değişmiş değildi hiç kimse için. Ancak ufak adımlar atmıştı Yeonjun. Bebek adımları sayılabilecek kadar ufak. Hala kendini toparlamak için çabalıyor değildi fakat Jennie'nin lafını dinleyip bir psikoloğa görünmeyi kabul etmişti. Bu kadarının bile insanların yüzünde bir memnuniyet belirtisi gösterdiğinin farkındaydı. Belki de bu nedenle itaatkar davranışının karşılığını bir ödülle almıştı. Her şeyden ve herkesten üç beş günlüğüne de olsa uzaklaşma bileti...
Yeonjun şu an başka bir şeyi daha fazla dileyemezdi. Psikoloğunun elinden daha fazlasının gelmediğini biliyordu; ancak şirkete adım attığından beri ekstrem durumlar için bir kez bile izin almamış olan genç adam bu kadarına sahip olabilmenin bile ne kadar büyük bir nimet olduğunu hala unutmuş değildi.
Hiçbir şey olmadığı şu günlerde özellikle nazının çekilmesi bile bir mucizeydi. Neler olup bittiğini sorgulama ihtiyacı bile duymamıştı aslında. Psikoloğu izin kağıdını şirkete sunar sunmaz Jennie'ye mesaj atmış ve çantasını doldurmuştu. Tıpkı daha önce hayal ettikleri gibi niyeti birlikte Jeju Adası'na kaçmaktı. Jennie gelecek vakti yaratamasa bile bunu kendi başına yapmaya karar vermişti, zira ihtiyacı olan tek şey gerçekten kendi kendine kalmaktı. Tabii nereye gittiği konusunda yine bilgileri olacaktı fakat en azından onu izleyen gözlerle bu sefer arasında mesafe olması olasıydı.
Tamamına sahip olamıyorsa bir kısmına razı olurdu genç adam. Seçim şansının çok fazla olmadığı aşikardı. Aradan geçen günlerle birlikte bazı şeylerin daha fazla farkına varır olmuş, kısmen de olsa durulmuştu. En azından onun için kurulmuş bu lanet düzenekte hiçbir suçu olmayan insanlara karşı.
Sonunda ise buradalardı işte. Jennie'nin işlerini ayarlaması beklediğinden de kısa sürmüş ve birer gün arayla ayrı ayrı adaya varmışlardı. Yeonjun artık ihtiyaç duyup duymayacağından emin bile olmadığı menajerinin –ödeme yapmaya devam ettiği için hala onunla çalışıyordu- onunla adaya kadar gelmesine izin vermek zorunda kalsa da adam hemen geldiklerinin ertesi günü adadan ayrılmıştı.
Şirketin gözlerinin üzerinde olduğunu hissediyordu Yeonjun. Öyle değilse bile bu his kanına öyle bir sızmıştı ki paranoyaklık yapmaktan kendini alamıyordu. Buna rağmen buradaki günlerini kendine bir eziyet haline getirmemeye karar vermişti. Düşünmeyecek ve sadece anın tadını çıkaracaktı.
Kendini üzmek Jennie'nin de uzun zamandır ilk kez kendine ayırdığı bu zaman diliminin içine etmekle eş değerdi. Kendine yaptığı haksızlıkları çevresindeki insanlara yapmayacağına dair aldığı kararları daha ilk saniyeden çiğneyemezdi.
"Üç saydım, dördüncüsü olmayacak galiba."
Yeonjun duraksadı. Arkasındaki banklardan birine oturmuş olan Jennie'ye dönüp "Ne dersin, sence pes etmeli miyim?" diye mırıldanırken elindeki dördüncü taşı suyun içine öylece fırlatıvermişti bile.
Başka zaman olsa sonuna kadar direnirdi; ancak zaten uzun zamandır pes edişlerde değil miydi?
Banklara, Jennie'nin yanına doğru yürüdü. Sıkılmıştı dalgalarla oynamaktan. Dinlendiriciydi yine de biraz olsun düşünmesine engel olmuşlardı.
Böyle devam edebilseydi ne iyi olurdu. Çok fazla düşünmemeyi öğrenmesi lazımdı yavaş yavaş. Kendi iyiliği için. Düşüncelerde boğulmak her zaman iyi gelmiyordu insana. Umursamazlığın had safha da olması da öyle. Yeonjun ise ya en dipteydi ya en uçta. Bir ortasını bulup düzlüğe çıkmakta zorlanıyor olduğu her halinden belliydi. Yeterince çabalasa zorlukları aşabileceğine dair inanışlar şimdi anlamsız ya da imkansız geliyordu oğlana.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
(Black) Onyx || Txt~Soogyu
FanficHayır, onun için sıcak bir yer yoktu.. Sıcak bir yuva ya da kucak... Adım atacak tek yer... Sığınacak tek liman... Belki de bu yüzden... Artık yaşamaya çalışmayı bırakmalıydı.