İkinci Kitap | Üçüncü Bölüm

46 4 2
                                    

İçi mutluluk dolu olan Catherine Isabella'yı birkaç dakikadan daha uzun süre görmeyeli iki üç gün geçtiğinin farkında bile değildi. Bunu ilk fark etmeye ve sohbet arzusu duymaya bir sabah Mrs. Allen'la Pump-Room'da dinleyecek ya da söyleyecek bir şey olmaksızın yürürken başladı; daha beş dakikadır arkadaşlık özlemi çekiyordu ki arkadaşı ortaya çıktı ve onu bir koltuğa götürerek özel konuşmaya davet etti. Giren çıkan herkesi gayet iyi gören, kapıların arasındaki bir sıraya otururlarken, "Burası en sevdiğim yer," dedi, "ayakaltı değil."

Isabella'nın gözlerinin heyecanlı bir bekleyiş içinde bir kapıdan diğerine yöneldiğini gören ve onun haksız yere ne kadar sık cingöz olmakla suçlandığını hatırlayan Catherine, o anki durumun gerçekten öyle olmak için iyi bir fırsat olduğunu düşündü ve neşeyle şöyle dedi, "Rahat ol Isabella, James neredeyse gelir."

"Of tatlım," diye cevap verdi Isabella, "onu dizimin dibine mahkûm etmek isteyen bir ahmak olduğumu düşünme. Her an beraber olmak korkunç bir şey olur; herkesin alay konusu oluruz. Demek Northanger'a gidiyorsun! Son derece memnun oldum. Bildiğim kadarıyla İngiltere'deki en güzel eski yerlerden biriymiş. En ince ayrıntısına kadar anlatmanı isteyeceğim."

"Elimden geldiğince anlatırım elbette. Ama kimi arıyorsun? Kız kardeşlerin mi geliyor?"

"Kimseyi aramıyorum. İnsan bir yere bakmalı tabii, hem biliyorsun benim gözlerimi dikmek gibi aptalca bir âdetim vardır, oysa aklım yüzlerce mil uzaktadır. Son derece dalgınım. Tilney belli bir meziyete sahip dimağlar öyle olur diyor."

"Ama sandım ki Isabella bana söyleyecek özel bir şeyin var."

"A evet, var. Ama işte sana söylediğim şeyin kanıtı. Akıl işte! Tamamen unuttum. Diyeceğim şu, John'dan az önce bir mektup aldım; içeriğini tahmin edebilirsin."

"Hayır, cidden edemem."

"Şekerim, bu kadar berbat bir numaracı olma. Senin dışında neden bahsedebilir? Sana sırılsıklam âşık olduğunu biliyorsun."

"Bana mı Isabella?"

"Aman şekerim, bu kadarı da komik oluyor! Alçakgönüllülük filan, gayet iyidir kendine göre ama bazen de biraz dürüstlük yakışık alır. Kendini niye bu kadar geriyorsun anlamıyorum! İltifat beklentisi herhalde. John'un ilgisini bir çocuk bile fark eder. Bath'dan ayrılmadan sadece yarım saat önce ona çok net bir şekilde umut vermişsin. Mektubunda öyle diyor, diyor ki sana evlilik teklifi yapmış kadar olmuş, sen de onun girişimini gayet nazik karşılamışsın; şimdi de benden hayırlı işine destek olmamı, sana güzel şeyler söylememi filan istiyor. Dolayısıyla bilmiyormuş numarası yapma."

Catherine bütün samimiyetiyle böyle bir itham karşısında duyduğu şaşkınlığı dile getirdi, Mr. Thorpe'un ona âşık olduğunu aklına bile getirmediğini, sonuçta ona umut vermiş olmasının imkânsız olduğunu söyledi. "O kendisi açısında bir ilgi göstermişse, şerefim üzerine söylüyorum, bir an bile bir şey fark etmedim... geldiğinin ilk günü beni dansa kaldırması hariç. Bana evlilik teklif etmesine filan gelince tarifi imkânsız bir hata olmuş olmalı. Bu tür bir şeyi yanlış anlamama imkân yok biliyorsun! İnanmanı isterim ki ikimizin arasında bu tür tek bir kelime geçmedi. Gidişinden önceki son yarım saat! Hepsi o kadar, hepsi yanlış... çünkü bütün sabah onu bir kez bile görmedim."

"Ama gördün işte, çünkü bütün sabahı Edgar's Buildings'de geçirdin... babanın izninin geldiği gündü... sen evden ayrılmadan biraz önce John'la salonda bir süre yalnız kaldığınıza eminim."

"Eminsin? Eğer öyle diyorsan öyledir... ama hayatta hatırlamıyorum. Şimdi seninle olduğumu hatırlıyorum, ötekiler gibi onu da gördüm... ama en fazla beş dakika yalnız kaldık. Yine de tartışmaya değmez, çünkü onun açısından her ne olduysa, inanmak zorundasın ki hiçbir şekilde hatırlamıyorum, ondan bu tür bir şey ne duydum, ne bekledim, ne de diledim. Bana ilgi duymasına son derece canım sıkıldı... ama bunda gerçekten benim bir payım yok, aklıma bile gelmedi. Lütfen ilk fırsatta hatasını düzelt, özür dilediğimi söyle... yani... ne diyeceğimi bilemiyorum... ama kastettiğim şeyi uygun bir dille anlamasını sağla. Senin ağabeyinden saygısızca söz etmem Isabella, asla; ama sen de gayet iyi biliyorsun ki bir erkeği bir diğerine tercih edecek olsam bu o olmaz." Isabella sessiz kaldı. "Sevgili arkadaşım bana kızmamalısın. Ağabeyinin beni çok önemsediğini kabul edemem. Biz seninle her zaman kardeş olacağız."

Northanger ManastırıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin